27.2.13

Dur Romeo dur.. bunu şerefine içiyorum!


Zehir miydi o? Beni hayattan ayırıp ona kavuşturacak olan.. ne fark eder ki.. geliyorum diyebilmek için şerefine diyeceksem.. kadehten öte zehri kaldırıyorum.. hadi şerefine!!

Ah Romeo, Romeo.. neden Romeo’sun sen?

Gerçek hayattan değil.. çalıntı bir sahneden bahsediyorum şimdi.. perdeyle süslediğimiz sahneden haykırıyor gerçeği.. aşkı! Gerçek mi ki?

Dur şu pencereden süzülen ışık da ne?..

Romeo&Juliet.. daha talihsiz bir öykü yoktur herhalde.. bu kadar hüzünlü olduğu için midir bizim ilahlaştırdığımız aşk? Kavuşamadıkları için mi Romeo vazgeçilmez olmuştur Juliet için.. ya gidip yaşamalı ya kalıp ölmeliyim diyecek kadar sevmek için imkansız mı olmak gerek.. sonu trajedi olan şey oyun bile olsa eni sonu aşksa ne demek gerek şimdi? Hiçbir oyunda oynayamayan aşk mıdır? yoksa hayatımıza beceriksizce soktuğumuz o gerçekler midir?

İlhamını kaybeden Shakespeare’a .. “son zamanlarda hiç hayal kırıklığına uğradın mı?” diye sorar karanlıktaki o adam.. derin bi sessizlik.. hayal kırıklığı bir türlü Juliet’ini bulamamasıdır.. ya da kaçması.. ya da hayal kırıklığına uğramaktan korkması mıdır? 
'uğra!’ der biri tam can alıcı sahnede.. ne kadar çok hayal kırıklığına uğramaktan korkuyoruz biz demişti yanılmıyorsam bir de..

Belki uzaklaşmak en iyisidir.. belki uzaklaşmak kaçmak değildir.. belki uzaklaştıkça daha yakınsındır, ya da daha aşık.. sevmek için daha bi özgürsündür belki..
“hayal kurmaya devam et Will!!”.. sözü olmayan hayal kurmayan.. biz buna şair der miyiz? Hayal olmadan gerçek var olur mu ki? Hayal olmadan gerçeğin önemi kalır mı?


                                                                                                         'Shakespeare in Love'

1593 Londra..
En sevdiğim oyunun var oluşuna tanık oluyorum yine yine.. The Rose Theater’da temeli atılan bir Shekespeare klasiği ile karşı karşıyayız.. canı sıkıldıkça açıp Shakespeare soneleri okuyan ben için vazgeçilmezdir Romeo&Juliet.. 

Bugün onun doğuşuna sahne oluyoruz.. Shakespeare'ın aşkıyla var olan soneleri izliyoruz.. 
O halde kim tiyatroya hayal diyebilir ki? Kim gerçek olan bir şeyi inkar edebilir?  

Romeo’dan vazgeçmem.. vazgeçemem belki de.. “uyurken hep gerçek olanlar görülür düşte” diyen bi adamdan hayal bile olsa vazgeçilir mi hiç?

Öyleyse,  ey pencere, gün girsin de içeri, hayat çıksın dışarı!

Juliet'in içtiği ilaçtı onları ayıran.. 42saat süren ölümdü sonsuzluğun nedeni.. o halde..

şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar,
ölümleri olur zaferleri,
öpüşürken yokolan ateşle barut gibi...

özlüsöz*: "ben yazarı sevdim, kendimi bir soneye verdim"


E.