26.9.13

05:22'

Nasıl bir yılgınlıktır gece sessizliği..

Sessizliğin içinde ses arayışımızdaki acizlikten bahsetmiyorum bile.. Biraz öyle biraz böyle kararsızlığı.

Kararsızlık demişken.. sahi sen bi ara birkaç paradokstan bahsediyordun hani! Geçti mi onların mevsimi.. baş ağrısından başka arda kalan bir şey var mı? Karar mı verecektin bir ara? Doğru mu hatırladım? ..Bazen kulağıma hafiften çalınan ufak tınılı sesler oluyor. Ben gaipten geldiğine inandım artık. Ya da şizofren belirtileri.. ama yok yok gaipten geliyor gibi.. Öff ne fark eder! Benim dışımda kimsenin duymadığı kısa ve keskin sesler bunlar. Hatta bazen enstrümantal oluveriyor.. bazen çığlık kadar rahatsız edici. Ben hem mutluyum hem mutsuzum aslında.. çekirge sesleri gibi işte! Heh tam anlamıyla öyle.. hem rahatsız edici hem huzur verici.. garip.

Karar vermek. Ne itici bir kelime! Nasıl bir vazgeçiş.. öyle değil mi? hep bardağın dolu tarafını gör gör nereye kadar.. hep pollyanna olsak hayat çok pamuk şeker olmaz mı? oysa ben hep kağıt helvayı tercih etmişimdir, kendimi bildim bileli. 

Dün yalnız kalmaktan korkuyor musun diye sordu. Yoo..
Sadece ürküyorum.

E.



23.9.13

'Entel tekerlemesi..'

Okula gitmediğim yeni bir günden daha merhaba!!

Bu sabah kötü kalktığım için herhalde.. ya da hiç uyuyamadığımdan belki de.. ‘belki’yi çok kullandım bugünlerde farkındayım. Sorun yok. Farkında olmak güzel şey, ne de olsa.. Kaç fincan kahve içtim hatırlamıyorum.. hala içiyorum. Neden bilmiyorum, yalnız olduğumda kendimi sızana kadar şaraba vuruyorum, ya da uykumu tümden kaçırsın da tüm gece hortlamış gibi gözümü hiç kırpmayayım diye kahveye. Ortası yok ben de. Gerçi neyin tam ortasını yaşıyoruz ki.. bir şeyin canını çıkarmadan bırakabiliyoruz mu? Zor zanaat..

Uzun zamandır yazamıyorum.. yoo sadece buraya değil. Hiç yazamıyorum. Uygun kelimeleri bulamamak nasıldır bilir misiniz? Sonu gelemeyen çok noktalı cümleler. Ya da anlamanı benim dahi bilemediğim sözcüklerden oluşan anlamsız söz dizileri. Devrik cümle halt etmiş yanında! Her neyse işte.. zorla baklayı çıkarmaya çalışıyorum bugünlerde. Deniyorum ama.. gerçekten.

Dün gece yarısı ya da daha mı geçti hatırlamıyorum. Dedim ki daha önce izlediğim ama sevmediğim bi filme 2. bir şans. Malum genelde verdiğim ikinci şanslar hep kazandı. Hep ‘iyi ki…’ dedim. Size demiş miydim sahi.. “keşke’dense denemekten korkmam ben” diye. Ne kaybedilir ki.. zaman dışında. O kadar boş şeylerle kaybediyoruz ki biz onu. Zaman kadar önemsizleştirdiğim bir kavram yok galiba artık.

Eternal sunshine of the spotless mind..

Eveet.. malum film! Bunu okurken insanların ikiye ayrıldığının farkındayım. Bi kısım ‘aah ne güzeldi, en iyi aşk filmi bencee, böyle aşk görmedim.. bla bla bla’  derken; diğer kısım ‘itörnıl sanşayn of dı sıpotlıs maynd.. bla bla bla’ diye dalgasını geçmekte. Mecnun misali:)

Ben mi? 2. bir şansa rağmen.. hala ve hala.. diğer kısım diye tabir ettiğim. Bazılarına göre duygusuz kesim diye itham edilen yerdeyim sanırım. Evet evet öyleyim. Tüm duygusal saldırılara hazırım! Gardımı aldım.

Tamam.. aslında filmin konusu güzel. Anıların silinmesi falan filan.. oyunculara da lafım yok. Ne haddime hem. Ama bir şey eksik bu filmde. Neden bilmiyorum.. ama büyük bir şey yok. Evet mesajı alıyoruz.’insan sevdiğini beyninden silebilir ama kalbinden silmek başkadır başka’. Tamam kabul. Ama ne eksik biliyor musunuz! Komik gelecek belki ama.. aşk eksik bu filmde.
Ki ayrıca bu filmin böyle bir ismi olmasa bu kadar olay yaratacağına da nedense inanasım gelmiyor. 

Vee olmazsa olmaz.. film sonu sorumuza geliyoruz!! –sen hatıralarını silmek ister misin?
Hayır.



**aa bu arada bence filmin tek güzel yanı.. buydu: dinle!!

E.