23.1.16

#Dizi Meydan Okuması 9-10-11-12-13-14

Yahu ne çabuk geçiyor bu günler.. Ne demek herkes 14. Soruya gelmiş.
Koş Koş Koş..

#9 İzlemeyi Düşündüğünüz Eski/Yeni Dizi?

Bu tabii ki tüm bloggerdaşlarımın severek izlediği, ama hala benim izlemediğim.. ve bu konuda artık kendimi çok mutsuz hissettiğim Six Feet Under. Bu sefer kesinlikle başlıyorum ya.. iki kez denedim olmadı, devam edemedim. Ama üçüncü de olacak inanıyorum! Ya siz seversiniz de ben sevmem mi bu diziyi.. hiç öyle bir şey mümkün mü?? başlıyorum, söz!



#10 Hiç Beğenmediğiniz Dizi?

Şimdi ben dizi konusunda daha az bilgiye sahibim. Kaç tane dizi izlediğimi parmakla sayabilirim mesela.. filmde olduğu gibi değil. Genelde de bir diziyi izleyip de sevmediğim.. hiiç sevmedim dediğim olmadı. Ama şu soruya şöyle cevap veriyorum.. zaten önyargılı olduğum ve arkadaş ısrarıyla başlamak zorunda bırakıldığım ve sadece 3 bölüm dayanabildiğim; çoğu insan tarafından sevilen, ve benim hala neden sevildiğini anlamlandıramadığım.. Shameless!

Evet arkadaşlar sevmiyorum ben bu diziyi. Bu dizi hakkında etrafımda süregelen sohbetlerden de haz etmiyorum. Hadi bana bu diziyi neden sevmem gerektiğini bir shamelesssever açıklasın. Hadii bekliyorum:)



#11 Adıyla En Çok Uyumlu Olduğunu Düşündüğünüz Dizi?

Hah! Bu soruyu bekliyordum işte:) tartışmasız How To Get Away With Murder! Diziyi anlatmıyorum, zaten adı her şeyi anlatıyor. Eğer cinayet soruşturmalarının mahkeme kısmından hoşlanıyorsanız, hemen başlayın derim. Müptelası olacaksınız ehehe..



#12 İlk Göz Ağrınız Hangi Dizi?

Bu cevabı daha önceki sorulardan birine de verdim. Evet taa çocukluğuma iniyorum ve izlerken keyif aldığım hatta bayıldığım ilk göz ağrımı açıklıyorum.. tabii ki Full House!!

90lar çocuğuysanız ve Uncle Jess ismi size ‘hayranlığı’ anlatıyorsa.. evet siz de benim tarafımdasınız! Jeneriğini sabırsızlıkla beklediğim, o eve aşık olduğum ve Fuller House olarak yeniden geleceğini öğrendiğim andan itibaren sabırsızlandığım gözümün nuru Full House dışında bir cevap vermem imkansızdı zaten:)

Size bir itiraf.. kolay kolay yapmam bu itirafı. Öncelikle belirtmek isterim ki ben çocukken gerizekalı değildim ve İstanbul’da yaşıyordum. Üstelik anne babam beni evde de tutmazlar gezdirirlerdi. Ama gelin görün ki.. ben Full House’un jeneriğinde arabanın geçtiği San Francisco’nun sembolü güzelim Golden Gate köprüsünü Boğaziçi Köprüsü sanıyordum. Evet yanlış okumadınız.. Sanırım çocukken biraz gerizekalı olabilirim. BirazJ



(Sayın okur gülmenizi bölmek istemem ama sorularıma devam ediyorum..)

#13 En İyi Dizi Kadrosu Hangi Dizide?

Hımm.. sanırım bu soruya cevap hakkımı Friends’ten yana kullanmak istiyorum. Karakterlerin hepsini ayrı ayrı sevdiğim, hiç birinden vazgeçmek istemediğim, o olmazsa da olurdu diyemediğim.. hepsi benim bebeklerim dediğim tek dizi olduğu için bu seçimi yaptığımdan hiiç pişman değilim. Sizi seviyorum guys!



#14 En Sevdiğiniz Dizi Jeneriği?

Bu sorunun cevabı goes tooo…

Sadece iki sezon olduğu için, ve benim bu iki sezonu kısa bir sürede yalayıp yuttuğum için yas tuttuğum How to Make It in America’ya gidiyor! İzlerken jeneriğine eşlik etmeden duramıyordum; artık bitti ama hala gün içinde sürekli mırıldanıyorum. tık' 
Neden bu kadar çok sevdim hala tanımlayamadığım güzel dizim.. neden bu kadar hızlı izledim ki seni ben?? 

ayrıca sen Cameron Calderon! Bu kadar tatlı olmak zorunda mısın, he?


18.1.16

#Dizi Meydan Okuması 5-6-7-8

Çook güzel ama bir o kadar da çok yorulduğum bir haftasonunun ardından; boğazım şiş ve sesim kısık olarak, içtiğim bitki çayının desteğiyle yazıyorum. Konuşamıyorum bari yazayım dedim:)
Cuma akşam Pilli Bebek konserine gittim sonundaaa!! Gerçekten o kadar uzun zamandır gitmek istediğim bir konserdi ki.. nasıl mutlu oldum anlatamam. Keşke daha önce gitseydim.. ah ah.

Cumartesi sabah erkenden ise arkadaşlarımla Tekirdağ’a gittim. Tüm yaz aylarında Tekirdağ-İstanbul yolunda mekik dokuyan biri olarak; sanırım kışın ilk defa Tekirdağ yollarını arşınladım. Ve bence daha güzel ve sakin:) sanırım ruhumda atamadığım melankoli olmadan olmuyor. Mangaldı, rakıydı, Neşet Ertaş’tı derken.. harika bir haftasonunu geride bıraktım.

Ve verdiğim aranın ardından meydan okumaya kaldığım yerden devam ediyorum..

Son ki üç dört.

#5 İptal Olmaması Gerektiğiniz Düşündüğünüz ama İptal Edilen Dizi?

Çok fazla dizi izlemeyen biri olduğum için, aslında pek denk gelmedim iptal edilen dizilere. Ya da aklıma mı gelmiyor acaba:) Sezon bitmeden iptal edilen değil ama 2.sezona devam etmeyen tek bir dizim var. Onay beklerken, devam etmeyeceği belli olan Forever beni pek bi üzdü. Bilmiyorum pek izleyeni yoktu sanırım ama ben severek izliyordum. Sonsuz yaşama hakkına sahip Dr.Henry Morgan ile güzel gülüşlü dedektif Jo Martinez’i mutlulukla izliyordum. Keşke devam etseydi; tek sezonun tadı damağımda kaldı.



#6 Yeniden Çekilecek Olan Diziler Arasında Sizi en çok Heyecanlandıran Dizi?

Tek kelimeyle cevap veriyorum, daha sonraki sorulardan birinin cevabıyla da aynı olduğu için açıklama yapmayacağım. The Fuller!! Oo yea man!



#7 Başta Sevmeyip de Zamanla Bayıldığınız Dizi?

Çok fazla izleyeni olmasına rağmen; hatta karakterleri bir idol haline gelmiş olan dizimiz Sex and the City’i ben yayınlandığından yıllar yıllar sonra izleyebildim. Çünkü bendeki nasıl bir önyargıdır ki bazen takılır kalırım o düşünceye. Hayır nasıl oldu da kırdım bu yargıyı bilmiyorum ama boşlukta olduğum, ne izlesem bilemediğim bir anda başladığım Carry ve arkadaşları beni hiç tahmin etmediğim şekilde kendine bağladı. Başta çok fazla ısınamasam da, hızlıca bitirmek istemediğim, yavaş yavaş ve keyif alarak izlediğim bu dizi de bayıldığım diziler arasına adını yazdırdı.



#8 Bu Sezon Gösterilen Diziler Arasında en Sevdiğiniz Dizi?

Aslında ben geçen yıla kadar hiçbir diziyi sezonunda takip etmiyordum. Hep bir geriden gelme hali.. final yapmış eski dizileri bitirme uğrunda harcadığım yıllar ah.. aslında bu sezon takip ettiğim çok dizi var. The Affair, How to Get Away with Murder, Mozart in the Jungle, New Girl..


Ama ama Black Mirror geliyormuş. Netflix  sağolsun! Gelmeden onu diyeyim. En en çok beklediğim dizi o:) Onu izledikçe teknolojiden neden korkmam gerektiğini hatırlıyorum. İzlemeyen varsa, kalmasın..


12.1.16

Challenge Accepted!! (#dizimeydanokuması)

'Barney Stinson’n meşhur sözü.' 
Buradan Zihin’e sesleniyorum.. meydan okuman kabul edilmiştir!!:)

Şimdi öncelikle söylemem gereken bir şey var: daha önce film meydan okumasına katıldığımda ‘o kadar çok film var ki nasıl seçerim’ diye yakınırken; bu durumda tam tersi düşünüyorum. ‘o kadar az var ki izlediğim dizi.. nasıl cevaplarım bu soruları!’ amaa.. yine de dayanamadım ve katılıyorum bu meydan okumaya. Biraz geç olsa da:)

Lafı fazla uzatmadan hemen sorulara geçiyorum. (soruları merak edenler için; veya katılmak isteyen olursa diye.. tık!)

#1 En Sevdiğiniz Dizi?

Enn enn çok sevdiğim dizi sorusuna; hiç tereddüt etmeden tek ve net bir cevabım var. (yahu az seçeneğin olunca kararsız olmuyor insan!) tabii ki Dawson’s Creek!
Ergenliğimin Capeside’ı;  “aşk her şeyi altüst eden berbat bir alışkanlık.” diyen ilk aşkım, don kişot’um Pacey Witter’ı asla asla hiçbir diziye değişmem:)

Hala sıkılmadan izleyebildiğim; boş beleş gençlik dizilerinden daha fazlasını bulduğum ve bir o kadar da samimi ve doğal diyaloglarıyla beni kalbimden vuran Joey, Pacey, Dawson ve Jen’i unutmuyorum.



#2 En Sevdiğiniz Dizinin En Sevdiğiniz Sahnesi?

Hımm.. işte bu zor oldu. Çünkü o kadar çok var ki.. (Pacey ile Joey’nin içinde olduğu her sahne!) desem çok mu genel olur. Tamam tamam.. seçiyorum birini.

sadece bilenler için anlam ifade eden kısma geçiyorum:)

Joey, Pacey ile Dawson arasında kalmıştır. Ve gitgide Pacey’den uzaklaşmaya başlar.. Pacey’nin Capeside’dan gitmeye karar verdiğini duyması ise onu allak bullak etmiştir. Bir yandan Pacey gidiyor diye üzülüyorken; bir yandan da bu konu hakkında kendisine hiç bir şey dememesi kızdırıyordur. Bir akşam; daha önce Pacey tarafından bir şeyler çizsin diye alınan duvarın önünden geçen Joey, onu bekleyen beyaz duvarı bulamaz. Üzerine ‘ask me to stay’ yazılıdır. Duvara bakakalır ve arkadan Pacey belirir.


Sanırım bu sahne en sevdiklerimin başında geliyor. Aslında daha çok var. bak bak bir de bu var.. tık!


#3 Herkesin Mutlaka İzlemesi Gerektiğini Düşündüğünüz Dizi?

Şu sıralar gelen 2.sezonuyla mutluluktan havalara uçtuğum Mozart in the Jungle!! demekten gurur duyuyorum. İzleyin, herkes izlesin!

Öncelikle Gael Garcia Barnel’in başrolünde olduğu bir dizi nasıl kötü olabilir ki zaten..  New York Senfoni’de geçen, bölümlerin takır takır nasıl geçtiğini anlamadığın tatlı mı tatlı bir dizi.



#4 Çok Daha Fazla İnsanın İzlemesini İstediğiniz Dizi?

İştee! Yakın çevremden başladığım kimi görürsem söylediğim ama daha kimseyi başlatamadığım dizim The Affair tam da bu sorunun cevabı sanırım.

İlişkiyi ve ‘aldatma’ konusunu tek bir açıdan anlatmanın tersine –aldatma- çevresinde yaşayan dört karakterin bakış açısıyla ayrı ayrı görebilme şansımızın olduğu ender dizilerden biri. Ne diyeyim ki.. Joshua Jackson’a olan hayranlığım sebebiyle başladığım dizi, kurgusuyla ve kahramanlaştırmadığı karakterleriyle, gerçekçi hikayesiyle beni kendisine bağımlı yaptı.


E siz de bakın bakalım.. çok daha fazla insan izlesin de konuşalım ya biraz.




2.1.16

1 Kilo Mandalina – 1 Film

Yine yılbaşı. Yine film izledim. Ve bir kilo mandalina yedim.

(bu gecikmeli bir yılbaşı yazısıdır.)

Evet evet biliyorum. Son zamanlarda yazmakla aram pek bi nahoş. Yine de yeni yılı yeni bir yazıyla karşılamayacak kadar ölmedim. Buradayım!!

Selamlar hepinize! Nasıl keyifler? 10’dan geriye doğru saydınız mı? 2016’ya tıpkı geçtiğimiz yıllarda yaptığımız gibi sevinç nidalarıyla merhaba dediniz mi? Şayet demediyseniz.. heh işte benim taraftasınız! Hoş geldiniz:)

Size bir kilo mandalinayı nasıl yediğimi anlatmayacağım, merak etmeyin:) Aa ama kafama takılan bir soru var onu da sormadan geçmek istemiyorum. Siz mandalina yerken o beyaz şeyleri temizler misiniz? Ciddi soruyorum bak. Ben mandalinayı tupturuncu olana kadar soyup soğana çeviririm. Üniversite yemekhanesini mesken tuttuğum günlerde arkadaşlarım hep güldü, eğlendi benle. Yemekhanede mandalina varsa bana travma, arkadaşlarıma eğlenceydi. Hey gidi günler be.. heh ne diyordum ben. Var mı ya aranızda benim gibi bir manyak? Ya vallahi daha lezzetli oluyor. Hem soyması da ayrı eğlenceli. Deneyin bi.


Bu yıl uzun yıllardır geleneksel olan Bridget Jones klasiğime dokunmadım. Yılların geleneğini bozup, izlememe kararı aldım. Ama Hugh Grant ve Colin Firth’den vazgeçemeyip bir başka yılbaşının olmazsa olmazı ‘Love Actually’i izledim. Uzun zamandır izlemiyordum, güzel geldi. Bu filmi ilk izlediğimde 2005 yılı falandı sanırım. Kuzenimle sinema keyfi yaptığımız bir yılbaşı sabahı DVDlerin arasından bunu seçmiştik. Filmin kapağı tam bir christmas ruhu ne de olsa. O zaman hiç sevmemiştim. Çok durağan, sıkıcı gelmişti, hatta İngiliz aksanından nefret etmiştim. (ne büyük salaklık!!)

*Hugh Grant’ın dans sahnesi için koca bir gülücük:)

Tabi sonrasında birkaç defa daha izledim. Ama hep yılbaşında:) Tabi düşüncelerim ziyadesiyle değişti. Bence bu film naif, noel ruhuna uygun, bol ünlülü keyifli bir film. Bu yıl geçti ama seneye yılbaşına alternatif olsun. Zaten uçup gidiyor zaman..

Vee yılın ilk günü The Killing’e başladım. İlk sezon bitti bitecek. Bir Mutlu Keçi önerisine nasıl kayıtsız kalamadığımın kanıtı olan bu dizi, çok güzel be arkadaşlar. Zaten Vancouver-Seattle bölgesinde geçen bi filmi veya diziyi sevmeme ihtimalim bi Tim Burton filmini sevmeme ihtimalim kadar. Yani sıfır.
Dizinin konusu hakkında hiç ama hiç spoi vermeyeceğim. Sadece izleyin.

  


*çift sayılardan pek hoşnut olmasam da 2016'yı sevmeye çalışacağım. Söz!

MUTLU YILLAR!!