14.4.14

Koş Xavier!

Hegel zamanında “her şey, ötesini, hali hazırda kendi içinde barındırır” demiş..

Üç yıl önceydi sanırım erasmusla ispanyaya gitme kararı verdim. Ama ne oldu bilmiyorum, vazgeçtim ve sınavı kaçırdım. Sonraki yıl tekrardan gitmek istedim. İstanbuldan gitme fikri o kadar iyi olacaktı ki, kaçmak gibi bir şey.. Sınava girdim, kazandım ama ispanyayı değil almanyayı. Hiç aklımda olmayan bir ülkeye gidiyordum, çok korktum ama vazgeçmedim. Sonra zaman yaklaştı, uçak bileti aldım. Sonra gitmek istemedim, bırakmak bir yıl öncesi kadar kolay gelmemeye başladı.  Son bir ay kala gitmemeyi çok düşündüm, itiraf ediyorum. Ama gittim. Bir ton belge işi, kafayı yememe sebep olan yazışmalar,postalar, imzalar.. tüm o angarya bürokrasiyi atlatıp beş aylığına almanyaya gideli bir yıl oluyor şimdi. Geçen yıl bu zamanlardı ile başlayan, iyi ki gittimle sonlanan cümlelerden etrafımdaki herkesi bunaltmış durumdayım şuan. Zaman işte, çabuk değişiyor her şey.



Erasmus kararımdan çok kısa bir süre sonra ‘L’auberge Espagnole’ izlemiştim. Barcelonada erasmus böylemiymiş diye bitirmiştim filmi. Almanya’dan döndükten sorna tekrar izledim, ve tabii ki daha çok sevdim. Ee ne de olsa hayatımızdan kesitleri izlemek hep daha güzel gelmiştir biz insanoğluna, hep kendi hatıralarımıza uygun hikayeler ararız. Neyse işte, hemen ardından ‘Les Poupees Russes’ izledim, filmin devamıydı. Xavier ölsün dediğimi hatırlıyorum filmin sonunda. Büyüyemeyen bir çocuktu, aslında hiçbir zaman neden orada olduğunu bilmeyen bir çocuk.

‘ona beraberken hiç söylemeyeceğim şeyleri yazmaya başladım’ hep böyle mi olur? Sanırım evet. Biz insanoğlu aynı zamanda yaşamaktan dahi korkan zavallı yaratıklarız. Xavier de böyle yazmaya başladı işte,  ama sorun şu ki yazdıkça büyüdü her şey; yazdıkça karmaşıklaştı. Yazdıkça büyüttü her şeyi gözünde. İnsanları, geçmişi, geleceği, aşkı, yaşamı.. yazdıkça karıştı.

Sen hep daha iyisini arayacaksın! Güzel cümle, ayrılıklar için özellikle. Hem ‘sen daha iyilerine layıksın’ gibi yapmacık bir klişe de değil. Hem bazen aşkın değerini anlamak için incitecek şeyler yapmalıyız. Hadi canım sen de..

Evet gelelim bugüne.. yaklaşık yarım saat önce Xavier’lı üçüncü filmi bitirdim. ‘Casse Tete Chinois’! evet aynen öyle. Bu sefer de kahramanımız hayatını bir çin bulamacası gibi karıştırmayı başarıyor. Ama bu kez Xavier ölsün demiyorum. Neden bilmiyorum, bu kez kızmıyorum bu şımarık çocuğa. Hayatı bu kadar karmaşık bulduğuna gülüyorum sadece.

A noktasından B noktasına giden trenli yol-zaman problemleri gibi bir hayat düşün. Xavier için bu imkansız, evet o da kabul ediyor bunu.. onun halihazırda bir B noktası problemi var. 

*filmlerin hepsi çok güzel..



Ama aslında hiç bir şey basit değildir, ama sandığın kadar karmaşık da değil. Evet kabul etmeli bazen anlaşması zor biri oluyorsun; ama çoğunlukla değil. Sana kendini iyi hissettirmek artık benim görevim değil, biliyorum. Ama kafanda canlandırdığın şeyi gerçek dünyayla ne kadar çabuk eşleştirirsen kendini o kadar iyi hissedersin. Ya da belki de en iyisi bilinmeyenle yüzleşmek, artık neyin doğru olduğunu ben de bilmiyorum. Sanırım ruhumu bir buzdolabına teslim ettim.

Koş Xavier! Ne de olsa yol-zaman problemlerinde hız çok önemlidir. 


E.

12.4.14

Playlist*

(uzun zamandır yazamıyorum. tabii bu film izlemediğim anlamına gelmiyor. hatta biraz fazla abarttım sanki  bu film izleme işini şu sıralar. ama gel gör ki olmuyor! yazamıyorum bir türlü. ha bugün ha yarın derken ohoo çok uzun zaman olmuş.  ben de dedim..  elif olmuyor böyle, yaz bir şeyler. tam o sırada bu mim’i gördüm. ee bugün de müzik konuşalım dedim. ne olur ki.. olmaz mı?)

Size bir soru!
Hiç radyo falı baktığınız oldu mu? Olmadı mı? O da mı nesi? Şöyle oluyor.. önce bir dilek diliyorsun; sonra sıradaki şarkıyı bekliyorsun.. tamam evet hiç yapmadınız böyle bir şey. Bakmayın öyle bana.. Zaten hep benden çıkar böyle antika fikirler.. tamam. susuyorum.
Ama söylesenize bu ‘mim’ tam da benim radyo falıma benzemiyor mu? Hadi itiraf edin.. bence çok eğlenceli!

*kurallar:
 - Müzik listeni hazırla
 - Her bir soru için ‘bir sonraki şarkı’ya geç
 - Çıkan şarkı neyse onu yaz. İş güzarlık yok!
 - Eğlenmene bak!

hadi başlayalım…

Biri sana iyi misin diye sorduğunda..
Ceylan Ertem - Ütopyalar Güzeldir

Kendini nasıl tanımlarsın?
Daughter - Get Lucky (hahh! hadi canım sende..)

Bir erkekte/kadında neyden hoşlanırsın?
Yüzyüzeyken Konuşuruz - Evi Beşiktaştaydı 

Bugün kendini nasıl hissediyorsun?
Florence and The Machine - Dogs days are over

Hayat amacın ne?
Jason Mraz - Butterfly

Motton…
Oh Land - Perfection

Arkadaşların senin hakkında ne düşünüyor?
Yasemin Mori - Deli Bando (tabii ya)

Ailen senin hakkında ne düşünüyor?
Coldplay - Trouble (ups!)

Sıklıkla ne düşünürsün?
John Mayer - Whiskey whiskey whiskey (oo yea man!:)

2+2…
Elliot Smith - Between The Bars

En iyi arkadaşın hakkında ne düşünüyorsun? 
Yasemin Mori - Aslında bir konu var

Yaşam öykün?
The samples - Could be another change

Büyüdüğünde ne olmak istersin?
Russian Red - A hat  (şapka? güzelmiş.)

Sevdiğin kişiyi gördüğünde ne düşünüyorsun?
Brazzaville - The Clouds in Camarillo

Düğününde dans müziğin ne olacak?
Semisonic - Closing Time

Cenazende ne çalacak?
Simple Minds - Don’t you (forget about me) (evet sesli güldüm!)

Hobin?
Ceylan Ertem - Bu bardak dolsun (!)

En büyük korkun?
Peggy Lee - Fever

En büyük sırrın?
Russian Red - I hate you but I love you

Şuan ne istiyorsun?
Sia – I go to sleep  (var ya bak bu çok iyi olur.. cidden çok iyi olur:))

Arkadaşların hakkında ne düşünüyorsun?
Lucia - Silence

  
*evet mimlerden genel olarak kaçıyorum. ama böyle bazen nasıl desem.. yapıyorum işte. Helloradio senin playlistler gibi olmasa da.. bu da benden gelsin.  deneme birki..

E.