“ölmek, bir sanattır her şey gibi.”
Geçen gün Robin Williams’ın ölüm
haberini alınca içime garip bir hüzün düştü. Ne de olsa bu adam benim çocukluk
kahramanımdı, kahramaların ölmesine alışık değildi bu bünye. John Keating’di o,
kaptanımızdı. Şiiri de sinemayı da bana sevdiren ölü ozanlar derneğiydi. Kendi
hayatına nasıl son verdi, nasıl yaptı bunu? Nasıl bir cesaretti o, nasıl bir
yokluk hissi? Domates keserken yanlışlıkla elimi kessem, o yara izi hiç
kapanmayacakmış gibi gelir; canım yanar. Nasıl oluyor da bu denli kendinden vazgeçebiliyor
insan? Nasıl oluyorda geriye bakmayı aklına getiremeyecek kadar kör olabiliyor?
Böyle işte.. ölümü üzdü, tüm
ayrılışlar gibi. Bir sabah kalktım ve bir kahramanım daha öldü. Artık onlara
inanmıyorum.
Sonra dün aklıma Metin Kaçan
geldi. geçen yıl kendini boğaz köprüsünden serin sulara bıraktığını hatırladım.
En son ne yazmıştı? “iyi bir şey olsaydı ölüm önce tanrılar ölmezdi”
Wirginia Wollf, Ernest Hemingway,
Nilgün Marmara… “hayatın neresinden dönülse kârdır” demişti, kırmızı kahverengi
defterde; kağan’ın “hayat yine üzülmeye değer” demesine rağmen. Köprüden önce
son çıkışa kalmadan, ölelim demişti. Yaşamayı hiç hissedemeden..
Peki ya ölümü tanımlamaya çalışan
Beşir Fuat? Ona söyleyecek söz bulamıyorum..
(gecenin bir yarısı bir gün
oturup teksasta idam edilen mahkumların son isteklerini okumuştum. dün gece de yine
öyle bi geceydi. tüm gece intihar eden yazarların/şairlerin yazdıklarını
okudum. sonra içim karardı, uykum kaçtı.)
Peki Sylvia Plath? intihar
gecesi. Bir bardak sütle bir dilim ekmek.
Bu kadının kelimeleri o kadar naif
ve kaliteli ki. İnsanın içine işliyor. En güneşli günde bile Londra’nın
grisinde boğuluyorsun. Hayata mutsuz olmak için gelen insanlar vardır ya,
Sylvia da onlardan biri. Kendisini bir insanın negatifi gibi gören kadından
bahsediyorum. Öyle basit mutsuzluk tanımından bahsetmiyorum, başka bir şey bu. tanımlayamıyorum.
“hiç yok etmeyi istediğin bir şey
oldu mu?”
Sylvia Plath’ı tanımak istiyor
musunuz hala.. eğer
öyleyse.. SYLVİA’yı izleyin! (manik depresif atağı garanti)
*bu arada Gwyneth Paltrow’dan başkasını
düşünemezdim.
E.
İntihar etmenin düşüncezilik ya da geçmişi aklına getirememk olduğpunu düşünmüyorum. Arada sıra da aklından geçiren biri olarak söylemem lazım ki bu da bir hastalık, nasıl hastalındığında fiziksel bedenin ruhunu taşıaycak gücü bulamayıp ölüyorsan, ruhunda hastalanıyor ve fiziksel bedenini taşıyamacak duruma geliyorsun, her şey varlığın bile acı vermeye başlıyor. bu acıyı kendin dindirmek istemende bana çok uzak bir seçenekmiş gibi durmuyor açıkçası.
YanıtlaSilintihara ötanazi gibi bakmayı hiç düşünmemiştim. ama düşününce.. haklı olabilirsin evet.
Silyapma o zaman gece gece öyle şeyler. kim ister depresyon yaaa. :) sen kendine kahraman yapma o zamaaan bi de :) ölü ozanlar derneği ne film yaaa :) sylvia okudum kitaplarını ama filmi bilmiyodum izlerim (gündüz) :)
YanıtlaSilizle izle.. ama yağmurlu havalarda ve geceleri izlemekten kaç:))
Silfilm seçkisi 21
YanıtlaSildeep not ve duyurular.
bu yazılarıma baksan yaa.
sen varsın iştee :)