O halde ayrılık vakti demeli mi
artık?
“Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir
misin?” diye sorar ya Atilla İlhan.. bu aralar ben de kendi kendime ne çok
sorar oldum.. zaten bu aralar ne çok kendi kendimle konuşur oldum
şaşılası..
ağlarsın.. ağlıyorsun.. ama kimse
bilmiyor, sen bile.. ne olduğunu anlamıyorsun hem ağlıyorsun hem gidiyorsun bir
de üstüne gülüyorsun… açıkça söylemek gerekirse karmaşık bir hikaye benimkisi..
Konuşamıyorum.. zaman yaklaştıkça
heyecandan olsa ki ellerim bile buz gibi.. soğuk tenle yazıyorum İstanbul’daki
son satırlarımı..
Niye içim bu kadar buruk? Niye
üzülüyorum? Bırakmak neden bu kadar zor? Ben neden bu kadar melankolik bir
insanım? .. babam pasta yapmayı nereden öğrendi..
Mutluluk yok mu.. heyecan.. içi
içine sığmama halleri.. olmaz mı hiç.. var hem de fazlasıyla.. ama işte.. ‘ama’
diye başlayan ne çok cümle kurdum şu son günlerde!
Tam bi dengesiz ruh hali
içindeyim.. güneşli havaya inat yağan sağanak gibiyim.. şu son zamanlarda..
ama yine de gökkuşağın bittiği
yerdeki bir küp altının peşinden gidiyorum ben.. bam güm höt zöt diye diye..
kah sinirden köpürerek kah mutluluktan çığlık atarak.. bi umudun, taa
çocukluktan kalma bi hayalin peşinden..
O değil de.. gidene güle güle
demek kolay da.. gitmeyi beklemek pek bi zormuş..
Bu müzik neden beni hep ağlatıyor
mesela.. Mabel “neden tenim adını üşüyor” diye sorarken.. ben neden yine ve
yine böyle oluyorum.
.. o zaman sende dursun akrep ve
yelkovan.. ben şu zamansızlıkta bi gidip geleyim..
'Ben şimdi bir yabancı gibi
gülümseyen
Tanımadığın bir ülke gibi
İçinde yaşamadığın bir zaman gibi
Tam kendisi gibi
mutluluğun
Beni bekliyorsun
Ve onu bekliyorsun beni beklerken.'
E.
elifimi özledim şimdiden
YanıtlaSil