İtalyancada aşkın gözü kördür demek..
Komik gelebilir ama bu italyanlar
bizden daha çok eğleniyor gibi.. diyor filmdeki amerikalı kadın. Komik. Aynı cümleyi
ben de geçen yıl, tam olarak Roma’da kurmuştum. Trevi Çeşmesinin karşısında
uzanan dar sokakların birinde. Arkamızdan “sinyoritaa.. sinyoritaa” diye
bağıran satıcıların yanından geçerken, arkadaşlarıma dönüp: “biz de akdeniz
ülkesiyiz. evet çok benziyoruz birbirimize. ama bu italyanlar bizden daha çok
eğleniyor gibi..” demiştim. Aynı Frances Mayes gibi.. aynı cümle. Tek fark: o
amerikalı, ben değil.
İtalyancada beni kendine çeken
bir şeyler var. İfade edemiyorum.Sadece İtalyanın köylerinde kaybolmak istiyorum.
Bilmediğim italyancayla mest olmak. (ve laf aramızda Floransada içtiğim o Toskana şarabının ve yediğim lazanyanın tadlarını hala unutamadım..) Yani şimdi bir
Michelangelo tepesine ve ya İspanyol Merdivenlerine hayır demem. (tabii ki
demezsin elif. çünkü şuan istanbuldan acayip derecede bunalmış durumdasın. çığlık
atarak kaçasın var. ve evet haklısın bir şişe toskana şarabı fena olmazdı.)
…
İtalya aşkımın kabardığı, birkaç film
daha var aslında.. mesela ‘Letters to Juliet’. Yine amerikalı bir kadın İtalya’ya
gelir ve hayatı değişir.. bla bla.. ( hem de Verona’ya!!itiraf edeyim bu filmi
ne zaman mutlu hissetmek istesem izliyorum. artık ezberimde.) Keşke kolay
olsaydı dimi tıpkı bu filmlerdeki gibi kaçıp gitseydik biz de.. Hem zaten
çocukluk hayalimdi benim Roma. Anlatmıştım hatırlıyor musunuz? Hani 'Roman Holiday’den bahsederken.. hani pencere kenarında baktığım bir fesleğenim vardı,
ve ben mutluydum. Hayaller hayaller..
(aslında dokuz gün italyada
kaldım arkadaşlarımla. küçük bir tur yaptık geçen yaz. Şimdi dönüp bakıyorum da
sadece bir gün olsun Roma'da olsam demişim.. belki Smithy gibi ortalığı
birbirine katamadım ve Audrey Hepburn kadar güzel olamadım -aksine dokuz gün
trende ve sokaklarda sabahı edersen, gelin halimi siz düşünün- ama tam dört gün Roma'da kaldım, hatta son gün arkadaşlarımı Paris'e yolcu ettim ve ben tek başıma Roma'yı bir kez daha alt üst ettim. Küçük de olsa hayalim gerçekleşti sanki. -ben,
roma ve bir gün..- he ne dersiniz?)
Döndüm bugüne.. ‘Under the Tuscan
Sun’
İlginçtir, gecenin bir köründe buldum, izledim ve mutlu oldum. Gece keşiflerinden pek hayır gelmezdi ama.. hayret bu film iyi geldi. Var bu İtalyanın suyunda toprağında bir şey. İçimi ısıtıyor.. ee o halde sırada La Dolce Vita’yı bir daha izlemek var. Ben bu gazla ohoo.. Roma’ya uçak bileti
alırsam şaşırmayın..
Neydi.. L’amore e Cieco? yani bizim
anladığımız ‘aşkın gözü kördür’. hadi canım sen de..
Peki ya polonyalılar böyle bir aşkla
karşılaştıklarında ne diyorlar biliyor musunuz.. “Kurwa Mac!”
*ayrıca olur da filmi izlersiniz, sonra anlatılanlara inanır limeoncello bulur,içersiniz falan.. aman dikkat! kimse limon kolanyası içmek istemez, dimi? denedim. pek hoş olmuyor.
E.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder