1.8.14

34421/Galata

 Ot Kafe
  Salı

...
“Jehan Barbur! ses burada.. buradan mı geliyor?” diye bir kız koşarak içeri girdi. Tam o sırada cam kenarındaki kadın kafasını dergiden kaldırdı. Kedi, cam kenarındaki renkli minderlerin üzerine zıpladı. Şarja bırakılan bir telefon garip bir melodiyle çaldı. Bir motor fazla gürültü çıkararak geçti. Dışardaki masaların birinde oturan tiz bir ses havaya kalkan toz yüzünden sinirlendi. Garsonun ayağı takıldı, niğde gazoz tuz buz oldu. Kahve yapan çocuk, koşarak giren kıza cevap verdi. Şarkı bitti, bir başkası çalmaya başladı. Köşede oturan çocuk kahvesine biraz süt istedi, karşısındaki kız ise demli bir çay. Kedi sıkılmış olsa ki dışarı çıktı. Şarjdaki o garip melodi tekrar çaldı. Demli çay içen kız süte bozulmuş olsa ki sinirlenip kalktı. Çocuk bir demli çay söyledi. Cam kenarındaki kadın kafasını bir kez daha kaldırdı, bir demli çay da o söyledi. Telefon yine çaldı.

Kapıdan içeri girdim. Yüzyüzeyken Konuşuruz’un bilmediğim bir şarkısı çalıyordu. Bu ayın sayısını soldaki raftan alıp köşedeki masaya oturdum. Menünün gelmesini beklemeden, bir niğde gazozu söyledim.  Siparişi vermeden bir de ayak üstü muhabbet ettikten sonra şarjı biten telefonumu uzaktaki prize takması için çocuğa verdim. Sonra bir kız koşarak içeri girdi..

Telefon sustu. Tuvalet kapısının yanındaki notu hatırladım, güldüm. O garip melodi tekrar çalmaya başladı. Cevap verdim:
“sadece tuvaletleri değil birbirimizi de bulmak istediğimiz gibi bırakalım."  

Kahveyi yapan çocuk güldü. Hesap alan kız da güldüğünü belli etmemek için ağzını kapattı. Cam kenarındaki kadın tiz bir kahkaha attı. Köşedeki çocuk bir şeyler mırıldandı. Tam o sırada aynı motor ters yönden aynı gürültüyle geçti.

Sonra..oturdum. “gazoz kalsın” dedim.
Demli bir çay söyledim.



E.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder