25.9.11

Her sabah "good morning, Lucy"

   “ hiçbir şey ilk öpücüğün yerini tutamaz” –lucy

   Hafızam her gün yenileniyorsa ve ben evliysem, her uyandığımda aynı adama yeniden aşık olabilir miyim? Her ilk öpüşünde aynı kelebekler uçar mı? Hergün yenilenen bi hafıza iyimidir kötümüdür? Sadece 24 saat, her sabah kasedi başa sarmak kim için kolaydır ki?


  Aslında iyidir; ağzımızdan çıkanı genelde kulağımızın duymadığını kabul edersek ağzımızdan çıkan sözcüklerin birilerini incitme olasılığı oldukça yüksektir sanırım. Kırgınlıkların, küslüklerin sayısının alıp başını gittiği şu zamanlarda, bir günlük hafıza ilaç gibi gelmez mi? Her insan bi kere bile olsa balıkların 5dakikalık hafızalarına özenmemiş midir? Seni inciten hiçbirşeyin beyninini gün içinde kemirmeyeceğini düşünsene bi, depresyon diye bir şey olmaz yaşamda. Herkes mutlu, herkes huzurlu, herkes yeni doğmuş gibi. Nefretin intikamın kendine yer bulamayacağı kadar kısa olan bir hayat ne kadar acı verici olabilir ki?

   Aslında kötüdür; bazı şeyler vardır zamanla değerlenir, bazı zamanlar vardır an geçtikten sonra değerleri anlaşılır. Bütün bunlar için bir gün hiçbir şeydir, 24 saat o kadar çabuk akar ki tutamazsın, o saat dediğin şey beklemediğin zamanlarda saniyelere dönüşüverir. Gün biter uyursun, sabah uyandığında ise aklında gece gördüğün rüya bile yoktur. Hani değerleşecek olan şeyler, akreple yelkovan arasında sıkışıp kalmış sonrada yok olmuş olmasın? Elde kalan, yaşlanan vücutta hergün yeniden doğan bi beyin. Bu nasıl iyi olabilir ki?

    “ bunu daha önce duymuştum” – henry

    Bilmem ki ne kadar olağandır hergün bir ilki yaşamak. 50 first dates’de her şeyin ilk baştaki gibi olması. Değişen onca şeyin ortasında aslında değişen hiç bir şeyin olmaması. Hiçbirşeyin ilk öpücüğün yerini tutamaması. Bütün bunlar gerçek olabilir mi?

                                                                             '50 First Dates'

         Lucy: peki, her gün kendine aşık etmeyi nasıl başarıyorsun?
         Henry: bu çok basit. Mavi kotumu giyiyorum, karşına geçip popomu sallıyorum, aşık oluyorsun.

  E.



16.9.11

2,3,4D..

Sinemadan kokular yükseliyor,
Daha fazla ne yaparım da sektörü kurtarırım diye düşünmekten olsa gerek; 3D’ye yeni alışmışken şimdi de 4D çıktı karşımıza.
Her geçen gün sinemaya elini kolunu sallaya sallaya girmenin zor olmasından mı, burnumun üzerindeki o koca gözlüklerin rahatsızlığına henüz alışamamışken bi de koku kartlarıyla karşılaşmamdan mı bahsetsem bilemedim, ama stajımın son gününde izleme lütfuna eriştiğim, Spy Kids: All the Time in the World filminden bahsetmeden geçmek de içimden gelmedi şimdi. Hani vardır ya.. pazar sabahı çocuk sinemaları, köpekler konuşur, uzaylılar gelir, kahramanlar hep çocuktur falan. İşte bence bu filmler sadece haftasonları kahvaltı saatinde kalmalı, hani çayın yanında tatlı niyetine.. 

not*: Eğlenmek için birçok eğlence merkezinin olduğunu hatırlatır, en azından sinemanın kendine has özelliğini korumasını umduğumu belirtirim.

Bu arada; sinemadan koku nasıl gelir , koku kartları ne işe yarar, bu kız neden bu filmi izledi diye merak ediyorsanız.. işte cevabı; radikal syf38'de

   E.