Kırk yıl düşünsem burada dizi yazısı yazacağım aklıma
gelmezdi. Dizi yazısı hazırlayacak kadar hiçbir zaman dizi izleyemedim çünkü. Maximum
takip ettiğim bir dizi olurdu, o da taş çatlasın yılda iki üçü bulurdu. Ama hep
imrenmiştim, ne yalan söyleyeyim. Böyle
dizileri sıralardı arkadaşlarım.. ahh be derdim!! Ben de izlesem keşke, ama
olmuyordu. Filmler hep önüne geçiyordu bu isteğimin.
Ama işte gelin görün ki.. evren mi tersine döndü, benim
kafama saksı mı düştü bilmiyorum. İşten ayrıldıktan sonra bu 21 günlük süre
içinde bir elimi geçmez izlediğim filmler. Ama diziler.. ohoooo..
Nedenini bilmiyorum, aslında sorgulamıyorum da:) şimdilik bu
halimden memnunum.. işsizim ve tam bir dizi takipçisi oldum olley!!
Peki bakalım azıcık merak ettiniz mi şimdi ben neleri
izliyorum diye..
İşteee!!:
#How to Make it in Amerika
Amerika!! Fırsatlar ülkesi. Nasıl İstanbul’un taşı toprağı altınsa o kadar işte.
New York’ta geçen dizileri filmleri sırf NY’da olduğu için seviyorum. Başka bir sebebe ihtiyaç dahi duymadan.. bazılarında hayalimizdeki New York (mesela Friends’te olduğu gibi:)) bazılarında ise How to Make it in Amerika’daki gibi realite devreye giriyor. Öyle ahım şahım bir konusu yok, sit-com falan da değil; ama çok garip bir şekilde karakterler sizi kendilerine çekiveriyor.
Ama beni esas kalbimden vuran şey ise jenerikte çalan müzik ve NY fotoğrafları. Bir bakın bakalım..
#The Affair
Buna nasıl ulaştım da izlemeye başladım bilmiyorum. Joshua
jackson’ın kadroda yer alması ve ilişkiler üzerine bir konusunun olması
dikkatimi çekmişti diye hatırlıyorum. Ama inanın beni bu kadar saracağını ve
her hafta yeni bölümü sabırsızlıkla bekleyeceğimi düşünmezdim. Özellikle
2.sezonu mükemmel. İlk birkaç bölüme dayanır da devam ederseniz, siz de
kapılcaksınız bence. (ben Joshua Jackson hatırına devam edeceğimi düşünürken,
diziyi sevdim iyi mi??)
Klişeleşmiş bir ‘aldatma’ hikayesi; karakterlerin bakış
açısıyla izlediğimizde gerçekten ilişkiler birer bulmacaya dönüşüyor. Dediğim
gibi birkaç bölüm şans verin.. sever de izlerseniz, bölümlerin sonunda
yorum yapacak arkadaşlarım olur!:)
Ayrıca açılışta çalan şarkıya ba-yı-lı-yo-rum!!
#How to Get Away with Murder
Ne zamandı hatırlamıyorum. Lazzy Otter’ın harika dizi
önerileri verdiği bir yazısıydı sanırsam. (artık pek yapmıyor sanki:/)
Bu diziyle karşılaştım, ve hemen başladım. 2.sezonunun
gelmesiyle evde bir bayram havası estiren dizim; her bölümünde ‘aman tanrım!!’
‘yok artıık’ nidalarıma layık oluyor. Sezonlar nerdeyse bir film gibi, bölümler
arasında sürekli flashbackler’le izleyiciyi her daim merak ve heyecan içinde
bırakmayı başarıyor. Gerçekten harika! Prof. Keating’e saygılarımla..
#Murder in the First
How to Get Away Murder’a başladığım dönemlerde, o sıralar
cinayetli dizilere sarmışım belli. (aa o dönem başladığım bir de Forever var, ama onu bu listeye
eklemiyorum. Yeni bölümleri gelsin öyle..) Öyle bakınıp dururken bu diziyle
yolum kesişiverdi. Tamamen iç güdüsel başladığım diziyi de baya bi sevdim. İlk
sezonunu iple çekerek devam ettiğim dizi, 2. Sezonunda da beni hayal
kırıklığına uğratmadı. Son 3 bölümünü İngilizce izlemek zorunda kalsam da..
(neden çevirmiyor bu insafsızlar bu bölümleri bilmiyorum!!) cinayet filmlerini
ve ‘katil kim?’ sorusundan hoşlananları buraya çağırıyorum!
#Da Vinci’s Demons
Aslında bu diziye 2013’te Almanya’da olduğum dönemde başlamıştım. İlk sezonu büyük bir zevkle izleyip, bıraktığım tek dizi. Sonra düşündüm kendi kendime neden.. ve zararın neresinden dönülse kârdır diyerek 3. Sezonunun yayınlanmaya başladığı günlerde taa en baştan izlemeye başladım. Hiiç pişman değilim, ama daha son sezona gelmedim.. aman spoilerden uzak kalalım:)
Tarihi dizileri aslında çok takip etmem. Ama işin içine Da Vinci ve Floransa girince işler benim için değişti. (varsa önereceğiniz tarihi diziler.. beklerim:))
#Dawson’s Creek
İşte bu bir efsane.. ergenliğimin Capeside’ı. İlk
aşklarımdan Pacey Witter! North Calorina’ya olan ilgimin sebebi. (bir itiraf: haala
telefonum Paula Cole’dan ‘I dont want to wait’ çalıyor).
The Affair izlerken
sanırım Joshua Jackson aşkım depreşti, hoop bir eski günlere gittim ve hadi
yeniden Dawson’s Creek izlemeye başlayayım belki yine o zamanlardaki gibi güzel
hissederim dedim. bir çok şey değişse de, üzerinden yıllar da geçse Dawson’s
Creek’i yine yeniden her şekilde sevdim.
Eğer hala içinizde izlemeyen varsa.. ayıp eder.
o halde ben kaçtım! size iyi seyirler.
kendinize iyi davranın..