Günlerin nasıl geçtiğini anlayamadığım zamanlar.. selam
olsun!
15.Gün: En sevdiğiniz bilim kurgu filmi hangisidir?
Genelde arkadaşlarım sevmezsin
sen onu deselerse de, çoğunlukla bilim kurgu filmlerini severim. Şaşırtcı ama
gerçek.. o yüzden bu soruyu görür görmez aklımdan onlarca film geçti.. ama ben
sonunda bu soruya yanıt hakkımı, E.T.’den kullanmak istiyorum.
Üç milyon ışık yıl uzaktan gelen
bir yaratığı evine alan on yaşında bir çocuk. 1982 yapımı bu film, hala
hafızama yer eden fotoğraf kareleriyle ilk günkü etkisini koruyor. Uzun
zamandır izlemiyorum aslında, en yakın zamanda bir hatırlatma yapmalı.. Steven Spielberg ustaya selamlar!
16.Gün: Bu sene şimdiye kadar
izlediğiniz en iyi film hangisi?
‘Ben tam bir balık hafızalıyım’
deyip kurtarmak istiyorum ama.. işin içine film girince pek de bu balık hafıza
halim kendini göstermez. Ama şöyle ki, bu sene tabii ki çok film izledim. Ancak
bu soruya, bu yıl vizyona giren filmler
arasından seçtiğim bir filmle cevap versem daha güzel olur gibi geliyor..
Vee sadece iki gün önce izlediğim,
‘Limonata’ demek istiyorum. Ali Atay’ı yönetmen olarak eleştirenler, senaryoyu
sıradan bulan bir çok kişiye rağmen, uzun zamandır bu kadar samimi ve içten bir
türk filmi izlememiştim. Ali Atay’ın ilk yönetmenlik deneyimi olmasına göre,
Balkanlar’da geçen sahnelerin hepsinin hakkını vermiş bence. Ortaya da sevimli,
sıcacık bir yol hikayesi çıkmış. Ve tabii senaryosunu birlikte yazdığı Ertan
Saban ve (o hala bizim İsmail Abimiz:)) Serkan Keskin’in oyunculukları çok iyi.
*Müzikler de başarılıydı ayrıca..
17.Gün: Geçen sene izlediğin en
iyi film hangisi?
Aklıma gelen ilk filmi pat diye
söylüyorum. Boyhood!!
Sinemanın acayip fikirli, zaman
takıntılı yönetmeni Richard Linklater’ın yıllarca süren filmini o kadar
sabırsızlıkla beklemiştim ki, eğer sevmeseydim bu hayal kırıklığını asla unutamazdım, hatta 18.günün sorusuna cevabım olurdu:D
Ancak ben bu filmi bildiğiniz
evladım gibi sevdim.
18.Gün: Sizi hayal kırıklığına
uğratan bir film seçin.
Mart ayında, “uzun zamandır tek
başıma sinema keyfi yapmadım ben ya..” diye kendi kendime konuşurken kendimi
sinema salonunda bulduğun gün geldi aklıma. Önceki filmlerine hayran olduğum,
(hele hele Başka Dilde Aşk, bence gelmiş geçmiş en güzel türk filmlerinden)
Mert Fırat ve İlksen Başarır’ın yeni filmine gittim.
Artık ne kadar yüksekse
umutlarım, (filme gitmeden filmin soundtrackini ezbere biliyordum) tahmin ettiğimden az sevdim Bir Varmış Bir Yokmuş’u. Tek başına sinemaya gitmenin verdiği yalnızlık hissi ve sinemaya gittiğim günün verdiği ağırlık sebebiyle filmi güzelce
izledim ama filmden çıktıktan bir iki saat sonra, ‘o kadar da güzel değildi be..’ deyiverdim.
Yani.. uzun lafın kısası.. kötü bir film miydi? hayır. hayal
kırıklığına uğradım mı? evet.
19.Gün: Favori aktörünüz?
Uuu çok fazla var.. beni daha
önce okuyanlar “Ethan Hawke diyecek, biliyoruz” diyorlar içlerinden, o sesleri
duyabiliyorum:)
Ama şimdi, Al Pacino varken,
Ethan Hawke dersem.. herkesten önce Corleone ailesine ayıp etmiş olurum. O
nedenle, cevabım kesinlikle, tereddütsüz. Michael Corleone. ‘Al Pacino’ diyor..
('Scent of a Woman'daki şu
dans sahnesini izleyen bir
insan ‘Al Pacino’yu sevmiyorum ben’ diyemez.. kabul edemem bunu ben.. -yine izledim yine bayıldım!!)