O zamaaaan sayıyoruz.. 20,21,22,23,24… (yada geriye doğru mu saysaydım..)
20.Gün: Favori aktrisiniz?
Sözü uzatmıyorum.. Elbette ki, duruşundan stiline, sesinden
oyunculuğuna hayran olduğum tek insan Audrey Hepburn.
En en en sevdiğim filmleri de Tiffanys’s Breakfast ve Roman
Holiday.
Arkadaşlarım birkaç yıl önce doğum günümde bana Hepburn
filmlerini hediye etmişlerdi, sonrasında izlemediğim filmlerini izleyerek
listeyi tamamlamıştım. Ama o kadar filmini izlememe rağmen hala en sevdiklerim
arasında bu iki klasik var. Ne yapayım.. seviyorum:)
21.Gün: Sizce en çok abartılan film hangisi?
Bunu daha önce de yazmıştım, ve arkadaş ortamında da
sıklıkla dile getiririm. Acaba bende mi bir noksanlık var da sevemedim deyip,
ikinci kez de izledim. Ama yok arkadaş ben Eternal Sunshine of the Spotless
Mind’ı bir türlü sevemedim. Abartılmasını hele hiç çözemedim. Kate Winslet
olmasına rağmen.. kusura bakmayın arkadaşlar ama, tamam anıları sildiriyorlar
falan filan.. iyi güzel hoş senaryo da.. ben hayatımda böyle ruhsuz bir aşk
görmedim ya.
Bilmiyorum..
22.Gün: Sizce en az kıymeti bilinmiş olan film hangisi?
Galiba bu kategoride en şansız olan Alman filmleri oluyor.
Çocukluğumuzdan beri almanca kaba bir dil diye beynimize o kadar ince
işlemişler ki.. almanca duymaktan korkar olmuştuk.
Amma velakin.. biz Kobra
Takibi’yle büyüyen bir nesiliz. Mutlaka amcası halası teyzesi.. mutlaka aileden
birileri gurbetçidir, ve onlarda tschüss demeyi, efendime söyleyeyim danke
schön demeyi öğrenmişizdir.
Ee hal böyleyken biz neden hala
doğru düzgün alman sineması örneklerini izlemiyoruz. Mesela kaç kişiyiz Lola
Rennt’i izleyen? Eğer ben değilim diyorsan.. hemen aç ve izle derim. Berlin
sokaklarında geçen süper bir hikaye, özgün ve güzel bir kurgu.
(Alman sineması deyince Fatih
Akın’ı selamlamadan olmaz. Im Juli de naif bir yol filmiydi be..)
23.Gün: En sevdiğiniz film
kahramanı hangisiydi?
Şimdii.. doğruyu söylemek
gerekirse bu sorunun cevabını bir saniye bile düşünmedim. O kadar hali hazırda
duruyor ki.. biri sorsa da söylesem diye bekletiyorum gibi..
Repliklerini ezbere bildiğim, Ethan Hawke'ın canlandırdığı karakter, Reality Bites’dan: Troy Dyer!!
(şaşırdınız mı? sanmıyorum..)
24.Gün: Favori belgeseliniz?
Belgesellerin aslında sıkıcı bir
şey olmadığını çok geç, üniversite sıralarında öğrenebildim.. bir gün bir
derste ünlü belegesel yapımcısı ve aktör olan Michael Moore’a ait Sicko (Hasta)
adlı belgeselini izlememle belgesellere olan bakış açım tümüyle değişti.
Amerikan sağlık sistemini, diğer ülkelerle yaptığı komik ve çarpıcı
karşılaştırmalarla eleştiren bu yapım, o kadar çok hoşuma gitmişti ki,
sonrasında Moore’un diğer belgesellerini de izledim. Sicko hala ilk sırayı
korusa da, Fahrenheit 9/11’de izlenmesi gereken yapımlardan..
Tschüss!!
Michael Moore'u tek geçerim :)
YanıtlaSilhaklısın:)
Sil