12.9.12

Bazen yalanlar ortaya çıkar..


Ve her şey bir anda değişebilir..

Hepimizin kendine ait küçük sırları vardır.. kendimize, ailemize, arkadaşlarımıza gizli gizli fısıldadığımız küçük beyaz yalanlar..

Ama asla olanları haykıramadığımız, gerçeği kabullenemediğimiz, kabullenmek istemediğimiz onca yük.. beynimizde, kalbimizde, dilimizin ucunda ağırlaştıkça ağırlaşır.. ama cesaret denen o şey pek uğramaz o anlarda.. kulaklar tıkanmaktan sağır hale gelmiştir, dilin lal olmasından bahsetmiyorum bile..

Sadece durursun.. boş boş tek bi noktaya diktiğin gözlerin anlatmaya çalışır bir şeyleri çaresizce.. ama o da tek başına beceremez ki.. olmaz. Başarmak imkansız bir hal almıştır artık.

Ve bazen yalanlar ortaya çıkar.. her şey bitiverir aniden.. kırar, yorar, gücendirir, pişman eder.. sonra da sırf seninle dalga geçmek için köşe bucak saklanan o güzel günler, görüntüler, fotoğraflar gülümseyedurur; sen zorladıkça hayatı.

Arkadaşlığın verdiği o büyük haz.. bazen çok büyük bir yüke dönüşür. Ailenden bile öte gördüğün arkadaşlar vardır hayatında kimi zaman.. yalan söylemeyi beceremediğin, kaçamadığın, bırakamadığın.. ama yine de tüm bunlara rağmen insanoğlunun özünden gelen bi özellik olsa gerek.. yalanlar söyleriz inatla. Kendimize, en yakın arkadaşlarımıza.. bıkmadan, usanmadan… tüm yüzsüzlüğüyle…

Sonra bi anda bi telefon, bi mektup.. her neyse işte bi haber geliverir uzaktan… yakınında durmanın gerekliliğine inanmana rağmen kaçtığın birinden..
Sonra bi anda gider o.. hiç gelemeyeceği bir yere.. aniden..
Sen pişmanlık denen o lanet duyguyla en hazin şekilde yüzleşirsin.. kelimelerin anlamsızlığından yakınır, ağlamanın tuzlu kalkanına sığınıverirsin.. ama bilirsin.. ağlamak en gerçek yalandır hal böyleyken… hem de küçük bir yalandan daha fazlası..

-sonra bi cenaze kalkar.. siyah giyinen insanların arasından.. matemli soğuk havada. Sana kalan ise.. son olarak görevini yerine getirdiğin o resmi törendeki gerçek kaybın asil duruşu… yalana sığınamadığın tek noktada.. siyahlar içinde..-

Halen anlatacağın onca şey varken… kaybetmek…

Aslında ne var biliyor musunuz? Küçük beyaz yalanların tek gerçeği o tuzlu suydu.. dudaklarımda dakikalarca hissettiğim, o tuzlu tat!


                                                                                                 'Les Petits Mouchoirs-little white lies-'

dipnot*: müzikler çok çok iyi!!

dipnot**: film o kadar işledi ki beni ilk dakikasından son dakikasına kadar.. böyle hissettirmeden kanıma girdi. Sonra bi baktım ki.. Ludo benim de arkadaşım oluvermiş 148 dakikada. Sonra kaybetmişim onu… içten bi Fransız filmi… daha başka söze gerek var mıdır ki…

dipnot***: Morion Cotillard^^

dipnot****: oyuncu olarak pek çok sevdiğim Guillaume Canet.. bu filmle birlikte tanıştığım senarist ve yönetmen kimliğiyle beni bir kez daha büyülemeyi başardı^^

E. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder