Aşkın renkleri varmış, sana göre
değişen.. siyah beyazdan farklı griden farksız..
“kalbinizin kapısını asla kapatmayın”
Hepimizde vardır biraz.. boşvermişlik,
bıkkınlık, tükenmişlik.. hepimizin az braz hayatlarının bi bölümü böyle
geçmiştir. Kimi kolay açmıştır kapısını, ilk tıklatana. Kimi ise sıkı sıkı
kilitleyip zinciri bile takmıştır, hırsız bekler gibi.
Oyunculara sahtekar olurlar derler.. hep rol yapar onlar. İnanılmaz,
güvenilmez insanlardır derler.. hep tuhaf gelmiştir bana bu sözler… hangimiz
rol yapmayız tanrı aşkına.. hangimiz içimizde sakladığımız o cevheri ortaya
çıkarıp oscarlık performans sergilemedik annemize, babamıza, sevgilimize
karşı.. oyunculuk her insanın bünyesinde mevcuttur.. esas oyunculardan tek fark
bizim onu gönüllü olarak yapmamız o kadar.
Her neyse.. Natalie bi laf dedi..
çenemi açtı! Esas meseleme dönüyorum ben.. aşkın renkleri varmış meğerse
demiştim.. isme göre değişen.. François’de farklı Marcus’da farklı mesala.. bi
kayısı suyuyla başlayan bi ilişki yıllar sonra yerini bi öpücükle gerçekleşen
bi başlangıca bırakıyor. Farklı işte.. atmosfer farklı, insanlar farklı, zaman
farklı.. rengi ayrı!
dipnot*: aşktan kaçmanın saçma
olduğunu, ama kaçan kovalanır klişesinin doğruluğunu ispat ettiği için sevdim
ben bu filmi.. toplumsal mesaj içerikli olması önemli tabii^^
dipnot**: son sahne de saklambaç
oynamaları beni çocukluğuma götürmedi desem yalan demiş olurum şimdi..
dipnot***: bir de.. neden François’li
sahneler bu kadar azdı ya.. hayal kırıklığı^^
dipnot****: audrey’İ hep severim.. ama
gel gör ki Amelie’nin yeri bi başka..
dipnot*****: son laf.. cafede başlayan
aşklar hep dikkatimi çekmiştir.. hep sevmişimdir nedendir bilmem^^
E.
"Hiç son gelmeyecek gibi düşünüyordu belki de.
YanıtlaSilSanki birgün ayrılmayacaklar.
Sanki birgün ölmeyecekler.
Sanki birgün başkasını sevmeyecekler." demiştim ben de.
"şiddetle başlayan aşklar şiddetle on bulurlar".. hızlı olan her şeyden korkulur..
Sil