'Yılın dokuz ayı yağmur yağar orada..'*
Burada ise 3 ay anca dolu dolusuna yağmur yağar.
Hep ağlak havalara sahip bir
ülkede yaşamak istedim. Bu yılın 5ayını Almanya’da geçirmek; sadece bunun için
bile ayrı güzeldi:) gitmeden önce herkes ‘sen bi git göreceksin dünya kaç
bucak.. hep yağmur hep soğuk.. bakalım bir daha seviyor musun!!’ diye diye susmadılar. not: hala
seviyorum! ve hala planlarımda; yılın büyük kısmını yağmurla geçiren ülkelerin
birinde yaşamak var.
...
Deli gibi yağmur yağıyordu. Sabah
gök gürültüsüyle uyanmıştım. Öyle bir yağmur olmadı daha hiç.. balkon kapısını
gece çok havasız kalınca biraz aralamıştım. Aralamaz olaydım.. içerisi su
dolmuş. Hay aksi! Hemen yataktan fırlayıp kapıyı kapattım, sonra da yerleri bir
güzel sildim. Ee hazır elim değmişken dedim odayı da temizleyeyim. Başladım mı
dip bucak temizliğe.. bu arada saat sabah 6! Olağan halimin aksine o gece erkenden
uyumuştum, neden hatırlamıyorum. Ondandı herhalde erkenden dikilmiştim ayağa
işte. Öylece temizliği yaptım, yapar
yapmaz da mutfağa gidip çay için su koydum ısıtıcıya. Demleme çaya hasret
olduğum yüzyirmiüçüncü gün. Dolaptan aldığım poşet çayı fincana koydum. Yağmur
daha da hızlandı; mutfak camı bildiğin dayak yiyordu. tıktıktıktıktıktık.. buzdolabını
açtım; en sefil raf benim rafımdı. Hayır öğrenciyim evet de.. yazık lan bana! 2
yumurta çıkardım. Başka da bir şey yoktu zaten. Çırptım çırptım çırptım.. en
sevdiğim şeydir omlet yapmak söylemiş miydim? Ahh peynirim de olsaydı.. yahu
bırak peyniri baharatım yok. Tuzum yok ya, tuz!! Neyse alıştım zaten tatsızlığa
tuzsuzluğa.. karnımı doyursam bi. Midem bi garip. dün gece o son.. off tekilaya
sınır getirilmeli. Yakmadan omleti tabağa aldım, tabağı da sol elime; sağ elime
de fincanı aldım; sağ ayağımla mutfak kapısını kapatıp; burnumla ışığı
söndürdüm. Saat 7 oldu mu? Ohoo 20sini bile geçiyor..
Tabakla fincanı ders çalışmaktan
başka her işe yarayan kahverengiden bozma masama büyük bir açlıkla koydum. Ve koymamla
laptopu açmam bir oldu tabii. Bir şey izleyemeden yiyeyem ben, istersem deli
gibi aç olayım; yiyemem. İnternete bağlanmamla milyon tane sekmenin de açılması bir
oldu tabii. Dün geceden bir önceki günden bir sürü sekme.. önce birinci sekmeye
baktım; sonra ikinci sekmeyi yeniledim; çay soğumadan üçüncüye gelmiştim ki..
telefon alarmım çaldı. saat 8. Bulana kadar sustu. Sonra kapı çaldı, kurye gelmiş. Benim
için olsa iyi hiç odasında durmayan kat arkadaşım için. Berbat almancamla
derdimi çat pat anlatıp kapıyı kapattım. Sonra alarm tekrardan çalmaya başladı. Telefonu bulamadım. 12metrekare odada şu basbas çalan sesin kaynağını bulamadım ya! Bulamadım işte..
sonra vazgeçtim. Yoksa çayım soğuyacaktı. saat: 8den sonra 10dakika geçmişti.
...
Neyse işte.. size sıradan
yağmurlu bir günümden ufak bir kesit sundum:) şu sıralar o gri günler yerini
beyaza bıraktı. Yanii.. evet tabi o da güzel ama.. ben grisini özledim bile. O kadar işte.
Aslında tam bir yılbaşı filmi. ama benim gibi filmlerdeki noel havasını seviyorsanız alakasız zamanlarda da izleyebilirsiniz:) Aslında' film tam bir uykusuz filmi; uyumadıysanız açın izleyin hemen hadi!
ayrıca.. film adından da belli olduğu gibi Seattle'da geçiyor. O geniş bol yağmurlu girizgahım da tam da bu sebeple gerçekleşti. ayrıca'.. Meg Ryan ile Tom Hanks filmleri ayrı bir tatlı oluyor. kabul edelim şimdi.
*Soundtrack. bi bakın derim.
*Radyo programı severim.
E.
ya seni yerim bu filme bayılırım çünkü noel havasını ayrıca severim ve bi filmin içinde "noel" kelimesi geçse bile o filme aşık olurum! :)
YanıtlaSilayrıca mimlendiiinnnn :)
'noel ruhu' mu demeli.. işte o güzeldir:)
Sil