Gece saati zihin hep açıktır.
Ve insan hep bu saatlerde
içindekileri kağıda dökmeye karar verir.
Tekli sayıdan çifte döndüğümüz
bir Perşembe sabaha karşısı.. Kulağımda aylardır ilmik ilmik işlediğim spotify
listem.. ve ben yine buradayım.
Sanırım olay yazamamamda değil,
yazmaya başladığım zaman dilimindeymiş. Neyse ki sorunum çözüme ulaştı..
Salı gecesi, 'oo tatil!!' hevesim, 12yi görmeden uyuyakalmamla birlikte istediğim etkiyi bünyemde gösteremediği için adeta bir hüsran oldu. Neyse ki bugün şaşırtıcı bir şekilde uykum yok, son zamanlarımda tavuk gibi erkenden rüyalar alemine geçiş yaptığımı düşünürsek. Bu gerçekten şaşırtıcı!
Evet benim duyduğumu siz de duyuyor musunuz? Bu sesler.. Biyolojik saatimin değişme sinyalleri!
Evet benim duyduğumu siz de duyuyor musunuz? Bu sesler.. Biyolojik saatimin değişme sinyalleri!
Uzuun uzun film seçmelerimin
ardından.. mutlu haber blog arkadaşlarım!! Sonunda bugün film izleyebildim,
üstelik 2 tane!
Tabi siz benim bu film seçememe
kehanetimden bi habersiniz, buralarda bundan bahsedecek kadar var olamadım ne yazık
ki.. ama durum böyleydi işte sevgili blogger arkadaşlarım. Ben çok uzun zamandır
film seçemediğim için kendimi sit-com’un kucağına atıyordum. Amaa bugün
şeytanın bacağını kırdım.
Ve hemen sıcağı sıcağına burada yazayım dedim. İşteee:
#Volver (2006)
Bu bir Pedro Almadovar filmidir.
Eğer siz hiç hayatınızda Almadovar filmi izlemediyseniz, henüz çok geç değil.
Ama zaman aleyhinize işliyor, elinizi çabuk tutun.
Genel olarak film hakkında
yapılan yorumlarda en sevmediğim şey olan spoilerden olabildiğince uzak durmaya
çalışırım yazılarımda. Blogun sağ üst köşesinde ‘bu blog spoiler’ içerir yazısı
bulunsa bile, beni okuyan arkadaşlarım bilirler ki hassasımdır bu konuda.
Ama inanın Volver hakkında
konuşamamamın nedeni bu hassasiyetim değil. Gerçekten ama gerçekten
anlatılamayacak bir film olmasından.. yer yer absürd, yer yer dram.. Almadovar
filmi işte. Woody Allen filmlerinde dediğim gibi, başka tanıma ne hacet.
#Me and Earl and The Dying Girl
(2015)
Filmekimi’ne gelebilecek
isimlerin listesini elime aldığım ilk dakikadan beri bu filmi merak ediyordum.
Ki görünen o ki, 2 hafta daha bekleyemedim ve bugün izledim.
Fakat nasıl desem.. ben bu filmi
pek sevemedim.. Yani aslında tam da benim seveceğim tarzda sakin, Amerikan
banliyösünde geçen sevimli, duygusal film kategorisinde değerlendirebileceğimiz
bir filmdi. Olmadı..
Bir filmi fazlaca gözde
büyütmenin verdiği acı gerçek. Bir türlü şu duruma kendimi alıştıramadım. Büyük
umutlar, büyük hayal kırıklığı getirir.
Filmde; Rachel ile Greg’in talihsiz
arkadaşlıklarının X. gününde, çocuk “dokunaklı romantik bir hikaye olsaydı,
kesinlikle aşık olurduk.” diye düşünüyor.
Aynen öyle Greg! Eğer dokunaklı
romantik bir hikaye olsaydı, kesinlikle bu filme aşık olurdum!
E.
"Eğer siz hiç hayatınızda Almadovar filmi izlemediyseniz, henüz çok geç değil. Ama zaman aleyhinize işliyor, elinizi çabuk tutun." İşte bu :) Pedro Bey'in filmlerini ben de çok seviyorum. Hayata dair ve sıcak bir film oluyor genelde. Son filmlerinden İçinde Yaşadığım Deri biraz soğuk ve gerilimi bol filmdi gerçi ya neyse :)
YanıtlaSilUnutmadan hemen; iyi bayramlar :)
Pedro Bey sevilmez mii..:)
Silİçinde Yaşadığım Deri'yi izlememiştim, merak ettim şimdi. Bir yönetmenin olağanın dışında çektiği filmlere karşı kaçınılmaz bir ilgim ve merakım var..
Almadovar filmlerini hiç izlemedim galiba, hazır boşken bu ara, ona sarayım. Sağ ol.
YanıtlaSil