Çocukken oyunlar oynardık biz. Sokaktan üstü başı çamur içinde eve geldiğimde annem öyle bi bakardı ki bana, böyle hem kızıyo hem gülüyo gibi. Oysaki şimdilerde kirlenmek bile güzel. Biz çocukken yoktu böyle şeyler.
Saklambaç, sek sek, dokuz taş, yakar top, ebelemece kovalamaca.. derken büyüdük biz. Tek arzumuz akşam yemek saatinin gelmemesi annemizin camdan bizi çağırmamasıydı. Tek korkumuz topumuzun yola ya da mahallenin en cadı teyzesinin balkonuna kaçmamasıydı.
Türlü oyunlar vardı. Var olanı mı dersin kendimizin yarattığı mı. Hayal dünyasının ganimetleriydi çoğu, hatırladıklarım hatırlamadıklarım nicesi..
Lades miydi o? Hani iddiasına girerdik bi şeylerin. Kuralları neydi hatırlamıyorum bile, o kadar mı geçti ya zaman. Meğer biz taa küçükken koşarmışız iddia peşinde. Ee yedisinde neyse yetmişinde de odur diye boşa dememiş büyüklerimiz.
İddialaşmanın verdiği haz, o müthiş inatlaşmalar, kazanma hırsı..
O zamanlar biz iddialarımız için lades kemiğinin arkasına saklanırdık. Julien ile Sophie ise teneke bi kutuya bağlayıveriyorlar hayatlarını. Çok mu farklı bizden?
İnat mı dersin, gurur mu, yoksa cesaret mi? Kesin bi cevap vermek zor. Tıpkı saklambaç gibi, körebe gibi çocukça bi oyun işte. -cesaret oyunu
Senin rotanı belirleyen, pusula misali sana tek bi yön gösteren, beklemediğin her anda karşına çıkan tenekeden ibaretse oynadığın oyun. Her ne yapıyorsan o an, onu bıraktırıp kendine çekmeyi başarıyorsa, her taşın altından hep aynı teneke çıkıyorsa ve sen onu asla atamıyorsan uçurumdan aşağı. Bi oyunsa hayatın ya da hayat bi oyunsa.
Var mı cesaretin o kutuyu saklamaya. söylesene.. cesaretin var mı aşka?
dipnot*: biraz masalımsı, biraz gerçek. bazıları çok sever bazıları ise hiç sevmez. ortası yok bu filmin.
E.
ben çok sevmiştim hem de çoooook :)
YanıtlaSilbu filme de bayılırım ama yazı öyle güzel ki. aklıma o güzel çocukluk günlerini anımsattıı.. :)
YanıtlaSilne güzel! demek ki masalsı filmler bize göre^_^
YanıtlaSil