Şan, şöhret, para, pul.. gözüm görmez ben mutlu olmadıkça..
Bugün bi kere daha anladım ki; belgesellerdense biyografik, anı filmlerini daha çok seviyorum. Kurgusuz film izliyorsun gibi bişey. Hem gerçek hem değil gibi.
Marilyn Monroe, o bir tanrıça!
Patlayan flaşların göz alıcı dünyasında ne kadar büyüleyiciyse kapıların arkasında kendi dünyasında o kadar karanlık. Onun için makyajsız yaşam=mutsuzluk. Dünya starı olmak demek her şey demek değilmiş anladık. İnsan hayatının her anında bir poz kadar sahte olamıyor maalesef. Bu bir tanrıça bile olsa kural aynı, oyun aynı.
Colin Clark’ın günlüklerinden uyarlanan, yani o zamanlar sadece bir yönetmen asistanı olan 23 yaşındaki Colin’in gözünden, Marilyn.. The Prince and the Showgirl filminin setinde geçen günler.. Marilyn ile bir hafta..
dipnot*: Michelle Williams olağanüstü performansıyla tıpkı Marilyn Monroe gibi, hatta aynısı^_^ dansıyla, mimikleriyle, bakışıyla sanki Monroe yeniden yaşıyormuş gibi.. hiç aklıma gelmezdi; bi zamanların Dawsons Creek’inin Jen’i olan Williams böyle bi kadına dönüşecek, şaşılacak şey.
dipnot**: sadece o mu? Vivien, Laurence, Colin.. hepsi mi bu kadar gerçeğine benzer.
Ahh ne yazık ki ne bir ünlüye benziyorum ne de rol yeteneğine sahibim, doğuştan şansızım ne yaparsın..
E.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder