Biliyorum.
Herkes tatilde. Bu yaz ne çok
insanı kaptırdık bodrum gecelerine.. Yurt dışına çıkan arkadaşlarımı hiç
saymıyorum. Güney Amerika’dan fotoğraf koyan Daniel’i de buradan kınıyorum.
Neyse..
İstanbul’da her şey olağan
durumda. Arada bir Mikail’in canı sıkılıyor; bir yağmur bir hortum eğleniyor
işte biz şehirlilerle.
Bugün! İşte bir Pazar günü.
Sandık/oy gölgesine kaçmış sıkıcı bir İstanbul. Hava güzel; hatta türkiye
siyaseti kadar bunaltıcı bir sıcak var.
Ben mi? oldukça sıradan yaşıyorum
şu zamanlarda. Sosyal medya kabusum “#tatil” e rağmen, hiçbir hesabımı
kapatmıyorum ve direniyorum.(#direnelif); odamda geçtim vantilatörün önüne..
yaptım kahvemi.. türkiye siyaseti çalışıyorum. Ne kadar sevimli değil mi?
Hah istanbul çok güzel
gelsenize!!
(aşağıda yazdığım şeyler deniz/kum/güneş üçlüsünden nasibini alamamış;
şansızlara özel. Şuan tatilde olanlar bu yazılanlara itibar etmeyiniz.)
Merhaba!
Şimdi eğer burayı okuyorsan; ya ofiste
çıldırmak üzeresin, ya trafikte cinnet geçiriyorsun (istanbuldaysan olası
kuvvetle muhtemel) ya da yaz okulu denen kabusla baş etmeye çalışıyorsun, benim
gibi. Malum bu işin vizesi var.
O zaman size müjde. Tüm dertlere
çare çok güzel filmlerle geldim. Evet belki biz şezlonglarda yatıp kitap
okuyamıyoruz, evet belki biz kızgın kumlardan serin sulara balıklama
atlayamıyoruz. (laf aramızda ben balıklama atlayamam, anca çivileme işte) Ama..
bu demek değildir ki televizyondaki aptal yaz programlarına mahkumuz, bu demek
değildir ki tüm yaz sıkıntıdan patlayacağız. HAYIR!
Eveeet.. başlıyoruz. Öncelikle evde
maximum pencere/ balkon kapısı ne varsa bir açın. (klima varsa bu
söylediklerimi dikkate almayın.) Vantilatörü çok yakına değil şöyle hafif
uzağa; bir esinti yaratacak şekilde yerleştirin. (vantilatör yoksa iki pencere
arasında oturun, ceryan yapsın.) Sonra en sevdiğiniz içeceğinizi hazırlayın. Yanına
atıştırmalık ne varsa.. (of soğuk soğuk karpuz istedi canım galiba..) sonra
aşağıda söyleyeceğim filmlerden birini açın. Pazar sineması keyfi garantisi
veriyorum.
Filmler:
1.Me, Myself and Mum
Film başlarken ayna kenarına
iliştirilmiş bir not dikkatimi çekti. “Don’t Forget! Carpe Diem”
Bir festival filmi aslında, ama
izlemesi öyle kafanızda oluşturduğunuz festival filmi sıkıcılığında değil. İç
karartıcı hiç değil. Sevimli diyebilirim hatta..
*asla kendini resmetme, asla
kendini hissetme
2.The Way He Looks
Bir festival filmi daha..
arkadaşlık, kıskançlık ve aşk üzerine..
Biraz daha bilgi isterseniz
şurada yazdım bir şeyler : tıktık'
*bir öpücük çaldığında nasıl iade
edersin?
3.About Time
Hah bu film çok iyi.
Aslında çok öncesinde duymama
rağmen izlememiştim. Bir arkadaş tavsiyesiyle izledim iki gün önce. Çok
eğlendim.. (ya bu İngiliz aksanı ne tatlı)
Film zamanda yolculuk temalı;
oldum olası çok severim zaman yolculuklarını. Ne değişik kavram şu zaman.. Ee biliyorsunuz
karşınızda Back to the Future hayranı var. O yüzden ihtisas yaptım bu tarz
filmlerde. Neymiş bu filmlerde çıkarılan sonuç: Dünyada hiçbir zaman yolculuğu
birinin seni sevmesini sağlayamaz!
*Gelecek hakkında endişelenmenin,
bir cebir denklemini sakız çiğneyerek çözmeye çalışmak kadar etkili olduğunu
söyler.
…şimdilik bu kadar.
E.
Film önerileri için teşekkürler, gündüz ofiste patronun olmadığı zamanlarda kaytarıp izleyeceğim :D
YanıtlaSilçok iyi fikir!:)
SilThe Way He Looks güzeldi ama şarkılar çok daha güzeldi. Bir müzik listesi yapıp doyasıya dinleyeceğim.
YanıtlaSilAbout Time için diyecek sözüm yok. Ne çok etkilenmiştim.
Me, Myself and Mum da en yakın zamanda izlenecek... yeni tavsiyelerini bekliyorum elif. :)
evet şarkılar gerçekten çok güzeldii..
Silyenileri için.. beklemede kal:))
:) kolay gelsin derslerinde hadi. öğütlerini yapcam filmleri de izlicem. ilk film aklımdaydı zateeen :)
YanıtlaSilsınavlarım güzel geçti. ben diyorum film arası vermek her zaman iyidir diye:)) ilk film için, daha çok bahsettim burada, bakmak istersen:
YanıtlaSilhttp://www.sineterapi.com/2014/08/16/ben-kendim-ve-annem-2.html
pikiki :)
YanıtlaSil