13.5.15

#FilmMeydanOkuması 20-21-22-23-24

O zamaaaan sayıyoruz.. 20,21,22,23,24… (yada geriye doğru mu saysaydım..)

20.Gün: Favori aktrisiniz?

Sözü uzatmıyorum.. Elbette ki, duruşundan stiline, sesinden oyunculuğuna hayran olduğum tek insan Audrey Hepburn.

En en en sevdiğim filmleri de Tiffanys’s Breakfast ve Roman Holiday.

Arkadaşlarım birkaç yıl önce doğum günümde bana Hepburn filmlerini hediye etmişlerdi, sonrasında izlemediğim filmlerini izleyerek listeyi tamamlamıştım. Ama o kadar filmini izlememe rağmen hala en sevdiklerim arasında bu iki klasik var. Ne yapayım.. seviyorum:)




21.Gün: Sizce en çok abartılan film hangisi?

Bunu daha önce de yazmıştım, ve arkadaş ortamında da sıklıkla dile getiririm. Acaba bende mi bir noksanlık var da sevemedim deyip, ikinci kez de izledim. Ama yok arkadaş ben Eternal Sunshine of the Spotless Mind’ı bir türlü sevemedim. Abartılmasını hele hiç çözemedim. Kate Winslet olmasına rağmen.. kusura bakmayın arkadaşlar ama, tamam anıları sildiriyorlar falan filan.. iyi güzel hoş senaryo da.. ben hayatımda böyle ruhsuz bir aşk görmedim ya.

Bilmiyorum..



22.Gün: Sizce en az kıymeti bilinmiş olan film hangisi?

Galiba bu kategoride en şansız olan Alman filmleri oluyor. Çocukluğumuzdan beri almanca kaba bir dil diye beynimize o kadar ince işlemişler ki.. almanca duymaktan korkar olmuştuk.

Amma velakin.. biz Kobra Takibi’yle büyüyen bir nesiliz. Mutlaka amcası halası teyzesi.. mutlaka aileden birileri gurbetçidir, ve onlarda tschüss demeyi, efendime söyleyeyim danke schön  demeyi öğrenmişizdir.

Ee hal böyleyken biz neden hala doğru düzgün alman sineması örneklerini izlemiyoruz. Mesela kaç kişiyiz Lola Rennt’i izleyen? Eğer ben değilim diyorsan.. hemen aç ve izle derim. Berlin sokaklarında geçen süper bir hikaye, özgün ve güzel bir kurgu.

(Alman sineması deyince Fatih Akın’ı selamlamadan olmaz. Im Juli de naif bir yol filmiydi be..)




23.Gün: En sevdiğiniz film kahramanı hangisiydi?

Şimdii.. doğruyu söylemek gerekirse bu sorunun cevabını bir saniye bile düşünmedim. O kadar hali hazırda duruyor ki.. biri sorsa da söylesem diye bekletiyorum gibi..

Repliklerini ezbere bildiğim, Ethan Hawke'ın canlandırdığı karakter, Reality Bites’dan: Troy Dyer!!

(şaşırdınız mı? sanmıyorum..)


  
24.Gün: Favori belgeseliniz?


Belgesellerin aslında sıkıcı bir şey olmadığını çok geç, üniversite sıralarında öğrenebildim.. bir gün bir derste ünlü belegesel yapımcısı ve aktör olan Michael Moore’a ait Sicko (Hasta) adlı belgeselini izlememle belgesellere olan bakış açım tümüyle değişti. Amerikan sağlık sistemini, diğer ülkelerle yaptığı komik ve çarpıcı karşılaştırmalarla eleştiren bu yapım, o kadar çok hoşuma gitmişti ki, sonrasında Moore’un diğer belgesellerini de izledim. Sicko hala ilk sırayı korusa da, Fahrenheit 9/11’de izlenmesi gereken yapımlardan..



Tschüss!!

2 yorum: