Tabi böyle bir şey mümkünse…
( şimdi.. öncelikle bu yazı
geçmişe dairdir.. yani benim bi kaç hafta öncesine dayanan kısacık tatilimden
bana kalan eşsiz hatıra^^ kısacası şuan böyle bir ruh hali içerisinde
olamayacak kadar hasta, ve İstanbul yorgunuyum. Bu yaz bana pek uğramayan
tatilime sevgilerle.. bu yazı ona ithaf edilmiştir..)
27.8.2012.
00.00
Geceye uyanıyorum şu sıralarda..
ve size bu yazıyı yıldızları çok net bir şekilde görebildiğim, benim hem
hayatıma çok yakın hem de en kıymetli kaçış yerimden sesleniyorum. Başımın üstünde
bir ton göz kırpan yıldızlar hakimiyetindeyken kara gökyüzü, cır cır böcekleri
inadına resitallerine devam etmekte.. işte ben tam da bu şahane ortamda bi
elime kahvemi diğerine de kalemimi alıyorum…
Bugün 3günlük tatilimin ilk
günü.. artık nefes almamı dahi zorlaştıran İstanbul havasından kaçabildim
sonunda. Şuan tek derdimin tatlı bir esintiye karşı oturduğum şu koltukta,
defterimin sayfalarının ahenkle dans etmesi, mürekkebe inat.
“yavaş rüzgarı altına alıp,
denize gitti martı..”
Bu sözü kim demişti
hatırlamıyorum ama.. hangi filmde ilk olarak benliğime işledi biliyorum. kaybedenler
kulübü-.. sanırım sırf bu söz için.. filmde kapıdan kovulan o şapşal çocuklar
gibi ben de kaybedenler kulübüne üye olmak istiyorum.. çok mu^^
Bugün buraya gelirken otobüste
izledim tekrardan kaan ile mete’yi, yaptıklarını. Bu arada otobüs firmaları ben
kendilerini ziyaret etmeyeli baya kendilerini aşmışlar, koltukların arkasına
yapıştırdıkları o küçük ekranda ufaktan bi film arşivi var şaşırdım doğrusu..
genelde otobüslerdeki tek kabusum normalde oturup izlemeyeceğim, hatta yüzüne
bile bakmayacağım filmlere mecbur kalmaktı.. neyse ki artık o işkence bitmiş:)
benim gibi otobüs seyahatlerini seven bir insan için en güzel gelişme bu olsa
gerek..
Neyse.. nerede kalmıştım. Kaan diyordum..
bir sözü var hani filmde.. “ rutin olan her şey sıkıcıdır; o yüzden komşunun
bahçesindeki çimenler hep daha yeşil gözükür gözümüze”
Heh işte ben de tam bu rutinden
kaçarken.. kendimi kent fm de buldum.. pek bi yeşil gözüktü gözüme^^ hem de
İstanbul- Tekirdağ arası 2buçuk saatte-. Son zamanlarda hep dediğim bir şey
vardı, bu vesileyle yenileyim bu isteğimi.. radyo programı istiyorum, her gece
dinleyebileceğim.. yani öyle şarkı istekleri, saçma sapan gülme efektlerini
olmadığı bi program.. beni rutinimden biraz olsun kaçırabilecek.. harbi harbi radyo sohbeti.. var mı önerisi
olan?
Yine dağıttım.. ne diyordum ben..
“insan bazen yenilir, bazen susar,
bazen konuşmak ister, bazen konuşur… bazen gider, bazen gidemez insan.. bazen
ise hiç gidememekten korkar.. hatta bazen gider sırf dönebilmek için…
aslında her şeyin başı su..
felsefenin de…”
Bi de şu vardı.. kaan mı
söylüyordu mete mi? Bilmem kaçıncı biralarından sonra indikleri derinliklerden…
“insan karar vererek aşık olmaz, bi bakar ki olmuş..” aynı insanın bilerek
yalnız kalamayacağı gibi.. bi bakar ki etrafta kimse kalmamış…
Ya aslında.. onu bunu boşverin
de.. Kim bu Erol Egemen? Kim…
E.
Bloğunuzu yeni keşfetmenin hüznü , ama bir yandan da hem meslektaş hem de (kafadaş) birini tanımanın sevinci kapladı içimi. Şu kaybedenler kulübü tadında bir radyo programı olsa , KEŞKE diyor sevgilerimi iletiyorum :)
YanıtlaSil