Zaman 1963 yazı
Yer New York..
Daha henüz başkan Kennedy suikasta uğramamış, Beatles popüler olmamıştı.. bi o kadar eski işte.. dansla müzikle her şeyin hallolduğu.. olanların unutulduğu, sadece bi dansla bütün eşitsizliklerin ortadan kalktığı yıllar.
Şimdi bizim için dans sadece eğlence veya bi meslek gibi geliyor dimi? O zaman öyle değilmiş işte.. o zaman dans hayatmış, dans nefesmiş.. aşkmış! İnanması kolay bi masal gibi görünse de şimdileri düşündüğümde ne kadar da uzak, ulaşılması güç geliyor..
‘Baby’ gibi bi şansa nail olmak güç tabi.. –hele bu zamanda- bi kampa gideceksin hem ilk aşkınla hem de ilk dansınla tanışacaksın.. Hem de elitlerin cirit attığı.. 1.sınıf 2.sınıf 3.sınıf diye kategorilere ayrılan titanic misali bi kampta.. mutlu sona erişeceksin. Zor zanaat..
O değil de böyle dans filmlerinde ayrı hava ayrı bi renk var. Ayrı bi heyecan duyuyorsun.. bu heyecanı bi basketbol filmlerinde bir de dans filmlerinde yaşıyorum doğrusu:) şuan hasta hasta, ufak bi eğlence olsun diye izlediğim film içimde koskoca bi dans ateşi bıraktı bitti.. hayır yani ateşler içinde yanıyorum, boğazımda haddinden daha da çok büyümüş olan bademiciğim yutkunmama bile engel oluyor ama.. yine de.. ah bi Johnny gibi biri gelse.. açsa ‘time of my life’ gel dese.. ne grip kalır ne soğuk algınlığı.. o derece yani^^
Hımm gerçek hayata dönecek olursak..
Başa sarıp bi daha izleyeyim diyorum şu son dans sahnesini.. ne de olsa esas oğlan esas kız meselesi anca filmlerde izlenir.. değil mi ama^^
dipnot*: Frances Houseman.. yani ‘baby’.. (Jennifer Grey) birine çok fena benzettim ama hala çözemiyorum.. çatlama sınırındayım:)
dipnot**: he bir de neden dirty dancing.. ‘ilk aşk ilk dans’ diye bir çeviriye maruz kalıyor.. yeter artık bu film isimlerinin bu çevirilerinden çektiği nedir..
E.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder