Merhaba!!
Uzun bir aradan sonra yine
yeniden İstanbul’dayım. Yaklaşık.. onyedi gün onsekiz saat oldu. Dönmek güzel
şey.. gitmek kadar heyecanlıymış meğer. Farklı duygular.. şehirlerin duygusu
vardır bilir misiniz? Seni çok derinden etkileyen hisleri vardır.. Neyse işte.. geldim.
Nerede kalmıştık.. FİLM! Yoo bu
kez değil.
Bugün bi kitaptan bahsedeceğim..
aslında bir yazardan. Barış Bıçakçı! Duyanınız bileniniz vardır mutlaka. Daha önce
Bizim Büyük Çaresizliğimiz’den bahsetmiştim. Hatırlayanınız vardır belki..
Bazen çok şey düşünürüz. Bazen çok
şey dilimize gelir de dökülemez bir türlü. Bazen de bulamayız o kayıp sözcükleri.
İşte tam da o sırada.. birileri çıkar karşımıza ve söyleyiverir. Heh dersin..
tam da öyle bir şey bu. Tam o
satırlardaki gibi.. sen yazmışsın sanki. Birileri yazmış senin için.. onlar
dururken, bi de sen karıştırma ortalığı dersin.
Herkesin vardır mutlaka yardıma çağırdığı
yazarları.. şairleri.. Yok mu yoksa? yoksa bulmalı, en yakın zamanda!! Benim çok
var misal, Barış Bıçakçı da bunların başında geliyor.
Kitap okurken not almayı çok
severim. Sevdiğim sözleri, cümleleri.. bazen öyle güzel tasvir edilir ki bir
yer adını merak ederim, bazen bir müzikten bahseder dinlemek isterim falan. Kitaplarımın
çoğunun arasında karmançorman yazıların olduğu kağıtlar vardır. Kitaplar kadar
onlara da değer veririm. Benim dışımda pek kimse anlamaz bu satırları.. nereden
nasıl çıktıklarını. O yüzden daha çok severim.
Ama bu kez farklı bir şey yaptım.
En son okuduğum kitaptan çıkardığım cümleleri birleştirdim.. hangi cümle hangi
sayfadan bu bana özel:)
...
Paralel şeyler çileden çıkarır beni, midem bulanır benim, nefret ederim paralel şeylerden..
Çünkü zamanla her şeyi
sever insan, çünkü bir gün öleceğini anlar.
Yılların geçip gitmesine ve her şeyin belleğin bir oyunuymuş gibi bir
belirsizliğin içine batmış olmasına.. bu ben miyim? Peki o ben miydim? Bütün bunları
yaşayan. Hayır seyreden. Karar ver; yaşayan mı, seyreden mi? Yaşayan değilmiş
gibi. Geçmişte başka biri, ama şimdi ben. Geçmiş olunca başka biri.
Geçmişin büyüsü nereden geliyor? Uçup gitti diye mi? artık elimde değil
diye mi? ne basit bir şeyle boğuşuyordu.
Çünkü bir şeyin düşünce olabilmesi için makul bir sürenin geçmesi
lazım.
Bir gazete kesiğinde “umudun bittiği anlarda yanlış kararlar hiç
verilmese” yazıyordu.
Kendimi Aylak Adam’dan daha iyi hissediyorum. Vazgeçerek yaşıyorum. Vazgeçe
vazgeçe ilerliyorum..
Hem.. konuşmak kimi zaman sevişmekten beter eder insanı.
“konuşmuş muyduk? Vesikalı Yarim’i seyretmiş miydin?”
Aynı zamanda böyle boştur işte sözcükler. Boş. Tıpkı atomlar gibi
sözcüklerinde içi boş. Bu yüzden hafifler ve hızlı hareket ediyorlar. Çabucak yayılıyorlar.
Şimdi bana yine kızacaksın ama..
Tereddütsüz veriyorum kararımı, görmezlikten gelerek geçip gidiyorum. İyi
bir şey yaptığımı düşünüyorum
İyi bir şey yaptım.
E.
"Çünkü zamanla her şeyi sever insan."
YanıtlaSilSanırım olarak bu cümleye vuruldum. Fuarda o kadar çok kitap aldım ki elimdekilerin dışına çıkamıyordum. Ama bu kitabı alacağım. Merak ediyorum.