Koridor, floresan ışığının beyaz
kasvetinde yamuk parkelerle uzanıyordu orada. Öylece duruyordu. Çok uzundu. Yolun
sonundaki kapının rengini bile ayırt edemiyordum. Beynimin içinde ayak sesleri.
Yavaş yavaş ritim buluyorlar üstelik. Dilimde
keskin bir tat. Sanırım yine dişimi dilime geçirdim, kanıyor. Bir adım atıyorum
yer sallanıyor. Bir adım daha.. bu kez sola doğru. Deprem desem değil. Sallanıyorum.
‘Dünya sarhoş oldu herhalde. O son kadeh kalacaktı masada’ diyor biri. o biri
sürekli konuşuyor, ama kimse yok gibi. Koridor uzanıyor hala aynı haşmetiyle
önümde. Tenim o ışık yüzünden daha çok beyazlıyor. Yavaş yavaş yok oluyor
sanki. Saydamlaşıyorum.. kafamın içindeki sesler aynı tempoda devam ediyor. Birileri
koşuyor. Birileri sürekli koşuyor ve birileri sürekli konuşuyor. Ben de
konuşmak istiyorum, ama o kekre tat kendini hatırlatıyor. Kendi kanımı
tanıyamıyorum..
Yavaş yavaş kaybediyorum
yörüngemi sanki. Yavaş yavaş uzaklaşıyorum. Yavaş yavaş..
O birisi haklı sanırım. Sarhoş oldu
dünya. Dilini kanatana kadar kadehi dayadı ağzına. Uyumak dahi istemediği güne
inat yirmiüç saat boyunca rüya gördü. ve bir saat dolu dolu ağladı. Kendini rapunzel sanarak uyandı. Kime kızdı? Neye kızdı? Neden kızdı? bilmem.. Makası saçına çok sert vurdu. Sonra saçının her bir teli kanadı. Ayrı ayrı..
Evet ben Dünya. Herkes beni öyle
çağırıyor. Gerçek adımı ben dahi unuttum.
Evet ben Dünya. Ve o birisi yine haklı. Dünya bugün sarhoş. Ve yavaş yavaş yürüyor her zaman koştuğu
derinlikte. Bardağın üzerinde yüzen tortular bu kez yavaş yavaş çöküyor dibe.. Yavaş yavaş..
Bir film karakterdin. Bugün öldün.
Ağladım.
E.
Sert ve etkileyici olduğu kadar Dünya'nın içine merhaba dedirtti.
YanıtlaSilmerhaba!
Sil