31.1.13

Evimi bari bana bırakın!!!


Dünya’nın orta yerinde durmuşum, ağlanacak halime inadına direniyorum!!

Koskoca evrenin ufacık tefecik bir noktasından sesleniyorum size! İğne ucu kadar yer edinemediğim şu evrende ne çok şeyi dert ediyorum bi bilseniz.. yaşadığım yere sığamamaktan bahsediyorum.. yaşadığım yerden beni kovmak isteyenlere isyanım! Doğduğum büyüdüğüm.. sokaklarında sek sek oynadığım mahallemden kovuluyorum, ilk aşkımızla korkak korkak bakıştığımız o tahta pencereleri yıkıyorlar.. bakkal amcayı, köşebaşı kıraathaneyi, çocukların var güçleriyle savaştıkları o salıncağı yıkıyorlar.. yıktıkları şey beton değil yalnızca.. ruhu çürütüyorlar, çocukluğumuzu, masumiyetimizi yıkıyorlar.. yerine ise ruhsuz beton yığınları koyuyorlar.. allıyorlar pulluyorlar bize bu ruhu satılmış betonları bilmem kaç dolara satıyorlar.. havuzlar.. kumsuz yapay parklar.. tenis kortları.. spor salonları.. güvenlik sistemleri.. -izole hayat-

Söylesenize!! bu renksiz yapıları şahaser gibi sunan siz müteahhitler, devlet adamları, gözü paradan başka bir şey görmeyen insancıklar.. bizi sizden korumanın bir yolu yok mu? O bahsettiğiniz rezidanslardaki üstün güvenlik önlemlerini yaparken kimi kimden korumayı amaçlıyorsunuz ? Tanrı aşkına kurda kuzu teslim edilir mi?

Kentsel dönüşüm.. İstanbul metropolü, taşı toprağı altın şehir.. bildiğin enkaz altında çırpınmakta.. o korktuğumuz deprem bile bu kadar viraneye çevirmedi bu şehri.. doğal afetlerden kaçarken yapay afete yakalandık farkında mıyız? Hangimiz Ayazma’da olanları, Sulukule'deki yıkımı, Tarlabaşı’ndaki ölü apartmanları.. Taksim’in geldiği hali görebiliyoruz? Hangimiz bu geldiğimiz oyuna dur diyebilme cesareti gösteriyoruz? Kaç kişiyiz..  

Uzaktan baktığında, pembe gözlükleri taktığında.. ah diyoruz! Ne büyük nimet bu kentsel dönüşüm.. o eski binaların yerini mis gibi gıcır binalar alacak.. Saf mıyız? Soruyorum o halde.. binaları yenilerken hazır elimiz değmişken insanları da mı yenileyelim diyorsunuz? Tabi ya.. o kadar para harcayıp gıcır yaptığınız o kulelerde parayı yaşam biçimi olarak görmeyen bu insanları yakıştıramıyorsunuz dimi? İstanbul’un en güzel yerlerinde oturmayı hak etmiyorlar dimi? Aynı havayı bile soluduklarında boğulacaklarına inanan insan vücuduna girmiş kirli banknotlar sizi! Her şey sizin elinizde.. her şey sizin insiyatifinizde olmalı.. paran yoksa yaşamanın da gereği yok dimi?

Hayır.. en çok ne zoruma gidiyor biliyor musunuz? Sadece emekleriyle bir yerlere gelmeye çalışan, çalmayan çırpmayan bu insanları kandırıp yerlerini yurtlarını zenginlere peşkeş çekerken hiç utanmıyor musunuz onlarla dalga geçmeye? “yer gösterdik ama onlar yerleşmiyorlar, daha fazlasını istiyorlar.. ne yapalım.. devletin parası olsa bedavaya veririz ama ne yapalım” diyen bir zihniyetin ürünü bi yapılanmadan bahsediyoruz.. onca zaman çadırlarda kalmak zorunda kalan bu insanlara şaka yapar gibi uçuk rakamlarla peşinata zorladığınız evler gösteriyorsunuz.. ya Tanrı aşkına! bu insanlarda para olsa nerede oturacaklarını size mi soracaklar? Bu şekilde çadırda yaşamak sizlerin doğayla yaşamak adı altında düzenlediğiniz o bilmem kaç yıldızlı kamplara benzemiyor ne yazık ki.. ya siz o izole fanuslarınızdan tüm dünyayı farklı görüyorsunuz.. ya da.. ki bence öyle.. görüyorsunuz çok net görüyorsunuz ama sadece umursamıyorsunuz.. o kadar!


                                                                                           'EKÜMENOPOLİS Ucu Olmayan Şehir'

Ama işte herkes siz değil.. birileri umursamış, ses çıkartmış.. harika bi film yapmış! belki birileri daha görür birileri daha farkeder içinde bulunduğumuz bu amansız oyunu diye.. ki nitekim olmuş!!

İmre Azem'in elinden süper bir farkındalık eseriyle karşı karşıyayız.. bu ucu olmayan şehirde kaybolmamak için: tıktık^^

"İstanbul'daki ekolojik eşikleri aştınız. Nüfus eşiklerini aştınız. Ekonomik eşikleri aştınız. Peki, nereye gidecek bunun sonu?"

Tüm kararların benim adıma verildiği, tüm o göstermelik demokrasinin içinde sıkışmış kalmış bireyler olarak çok şey mi istiyoruz.. mahallemizi kaybetmek istemiyoruz, çardak sohbetlerimizi balkonlara otutturulmuş yapay bahçelere taşımak istemiyoruz, yağmur yağdığında toprak kokusu duymak istiyoruz, griden başka mavileri, yeşilleri görmek istiyoruz, ya.. çok mu? altı üstü insanca yaşamak istiyoruz.. Tüm haklarımız sallantıdayken.. bari evlerimizi bize bırakın!!

E.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder