10.8.11

Köstebek kokusu alıyorum..


    Kimse yalan söylediğini itiraf etmez. Hep farklı bir karaktere, farklı bir duyguya bürünür ama buna hiçbir zaman yalancılık adını vermez. Herkes ruhunda bir köstebek saklar. İçini kemiren ama dışa hiç bir şey belli etmeyen. Kendi kendine duyduğun şüphe. İçindeki köstebekle verdiğin sonu gelmez savaş.
   Yalan söylemek için; ulvi bir görev, minnet duyduğun bir kişi ya da sadece teraziyi dengede tutmaya çalışmak yeterli bir bahane olabilir mi? Kırılan kalp, sarsılan güven, kimlik kaybı. Bütün bunlara değer mi?
    Köstebekler görmez ve hep toprak altında yaşar. Ama yüzeye çıktıklarında etrafında koca bir toprak yığını olur. Yuvalarının kargaşası önemli değildir artık Çünkü, her şey bitmiştir, oyunlar sona ermiş hedef ortadadır.
    Bazen o meşhur dengeyi kurmak için türlü yollar deneriz. Köstebeklerin yuvalarından daha karmaşık ilişkiler içinde buluruz kendimizi. Bu yoların en meşhurunun ise saklanmak değil hedef şaşırtmak olduğunu da iyi biliriz. -Eğer olduğun kişi olmak istemiyorsan, başkalarını kendi benzerin yap. Yani işlem bu kadar basit.

  Köstebeklerden bu kadar bahsetmişken The Departed’ı izlemeden geçmek olmaz. Bakın bakalım bi, köstebeklerin sonu nasıl oluyormuş. Siz de bilirsiniz ki bazen sonumuzla yüzleşmek en etkili ilaçtır.
                                         
                           
              

              E.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder