14.8.11

Bu sefer Londra!

     Daha önce Manhattan, Barcelona ve yakında Paris.
    W.Allen tarzı, oyunculardan öte şehir hikayesi. Kimine göre gereksiz, kimine göre farklı, kimine göre ise olağanüstü yetenek. Ya öyle ya böyle demek imkansız onun için. Ya seversin ya sevmez, ya izlersin ya izlemez. Ama eh işte demek zordur. Yani tam olarak açıklaması zor olsa da filmleri hem bu kadar net hem de karmaşıktır.
     Woody Allen, farklı bir yönetmen, garip bir insan ve kesinlikle süper bir oyuncu. Hayatının renkli kısmını filmlerine aktarmadaki başarısının yanında rolüne kattığı renklerde bi o kadar farklı ve güzel.
     Scoop’ta karşımıza sihirbaz Sid Waterman olarak Londra’da çıkıyor. O kadar hızlı ve takılarak konuşuyor ki  -biraz tezat oldu ama durumu ilginç kılan o zaten- ister istemez fazlasıyla sempati duyuyorsunuz.O gözlüklerle, yaşadığı karakterle sanki çocukluğumdan, adeta Walt Disney’den fırlamış gibi. Hem gerçek hem fantastik.
   Bu filmlerde net bir duyguyu yaşadım demek mümkün değil. Sanki bir duyguya yoğunlaşmamıza izin vermiyor gibi. Scoop’ta hem güldüm, hem gerildim, hem üzüldüm. Ama bu duygu akışı o kadar hızlı oldu ki filmin türünü kesin bi adla adlandıramıyorum. Karmaşık, aynı günlük yaşam gibi.
    Bana göre, W. Allen herkesten farklı, apayrı bir kişilik. Vicky Cristina Barcelona, ilk izlediğim filmi olmasına rağmen. Barcelona’nın göz alıcı güzelliği dışında film çekmemişti beni.- W.Allen hayranları bu duruma şaşırabilir- Ama buna rağmen, bende W. Allen hayranlığı oluştu bir anda. Benim için ilkti, bi filmden hoşlanmadığım halde yönetmenin diğer filmlerini araştırmak ve izlemek istemek. Garip bir durum, tıpkı W. Allen filmlerinde olduğu gibi.
     Filmlerinin yanı sıra o meşhur sözleriyle de felsefik sözlerin bulunduğu bütün internet sitelerinde, twitterda, facebookta karşımıza çıkmayı başarıyor. Ki şimdi de ben burada bi kaç alıntı yapmadan geçmeyeceğim.
     “hayattaki tek pişmanlığım başka biri olmamam.”
     “zaten kötülük değdin aşırıya kaçmış iyilik değil de nedir?”
     “bir adam çok güzel bir şakı söylerse mest olursun. hiç aralıksız söylerse başına ağrılar girer.”
     “bütün cevaplarına karşı sorularım var.”

                                                                                                'Scoop'

     Bu arada, Midnight in Paris’i de izlemek için sabırsızlanıyorum. Hikaye bağlamaz belki beni kendine, ama Paris’i izlemekten ne çıkar? Hep derim, bazen önde duran şeyden sıkılırsan, fondaki bir yüze bakmak seni her zaman rahatlatır. 

                                                                      
             E.

2 yorum:

  1. "midnight in paris" gerçekten beklentilerimin üzerinde bi filmdi, konu beni büyüledi özellikle yani hep nostaljik yapıda bi insan olmuşumdur:) oyuncu kadrosu ve üstlendikleri roller süperdi, kesinlikle tavsiye ederim ;)

    YanıtlaSil
  2. benimde beklentilerim o yönde:) kesinlikle izlicem:)

    YanıtlaSil