9.8.11

'Keşke' bir gün biter mi?

       Yıl 1958, New York.
     Sonunda buldum. Keşkelerimin başlangıç noktası, 18.yy İngiltere’si mi, Manhattan 1950ler mi buldum. Keşke bi 50 yıl kadar önce New York’ta doğsaydım, keşke şuan sadece bakmakla yetindiğim, belki düğün arabam olur dediğim, resmini hep göz önünde tuttuğum Chevrolet’ime kendi yılında sahip olabilme şansım olsaydı, keşke şuan vintage olarak nitelendirdiğimiz kıyafetleri, jean t-shirt gibi her an giyebilseydim.
   Mesela benimde bir Tiffany’m olsaydı başıma burada hiç bir şey gelmez diyebileceğim, anahtarımı kaybettiğimde ziline basabileceğim bir komşum, bana krakerden çıkan yüzüğü bile en pahalı mücevher olarak görmemi sağlayacak bir Paul’m, her zaman her yerde kurtarıcım olan Chanel imzalı bir siyah elbisem olsaydı; keşkelerim biter miydi acaba?
     Burada bir parantez açıyorum - aslında benim imzasız da olsa bir siyah elbisem var, söz verip dirseğimi öperim ki٭ sadece bir günlüğüne İstanbul’da bile olsa, geçmişte olacağım; hem de tam olarak 1958’de.- 
     Eh tabi ki müzikleri es geçmemek gerek. Bunun için de filmden Hepburn’un gitarıyla çaldığı efsane şarkıyı bi dinleyin derim. Ne de olsa müzik anlatılmaz, sadece hissedilir.
    http://fizy.com/#s/17ktcl

      Soruma tekrar dönecek olursam tek söyleyebileceğim. Ütopik bir zirve noktası diye bir şey varsa o da kesinlikle 'keşkelerimizin biteceğine inanmaktır.' En azından nefes aldığımız kadar.


' Breakfast at Tiffany's '

* "söz verip dirseğimi öperim ki" Holly Golightly'den alıntıdır.

E.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder